Wikipedia

Arama sonuçları

18 Eylül 2015 Cuma

Likya Turu 3.Günün Devamı (Kalkan-Kaş-Kekova)


Büyülü Saklıkent'ten otobüsümüze atladık ve yukarıdaki haritada görülen Kalkan, Kaş Üçağız Köyü  rotasını izleyerek Likya turunun otobüsle yaptığımız en uzun yolculuğunu gerçekleştirdik. Aslında bir gece önceki bar programı nedeniyle uykusuzduk, sabah da erkenden kalkıp Saklıkent'te bir hayli enerji sarfetmiştik. Otobüsle uzun bir yolculuk yapacağımızı öğrenince otobüste uyuruz diye hayaller kurmuştuk ama pencereden gördüğümüz muhteşem manzaralar buna müsade etmedi.
Pencereden böyle görüntüler akarken insan nasıl gözlerini kapatabilir ki? Olmaz, yazık olur...
Yol üzerinde ihtiyaç molası vermemiz gerekti. Mola verme sebebi olan ihtiyaçlar, penceresinde böyle manzarası olan bir yerde giderildi. İhtiyaç gideren herkes için bu ilginç bir deneyimdi :) Ve bu ilginç deneyimin ardından otobüsümüze atlayıp tekrar yolumuza devam ettik.
Güzel Kalkan manzarasını tepeden görünce dayanamdık tekrar bir fotoğraf molası verdik ama kapattığımız için siz şimdi arkamızdaki o muhteşem manzarayı bu fotoda göremiyorsunuz. Manzara için sizi bir aşağıdaki fotoya alalım lütfen...
Nasıl? Kalemle çizilmiş gibi değil mi? Ben burada hiç kıpırdamadan, sadece şu manzaraya bakarak saatlerce kalabilirim. Şu hemen önümde duran en tepedeki evin en üst katında yaşayan insanları çok ama çok kıskandım (muhtemelen de İngilizdir onlar). Uykum iyice açılmıştı. :)

İlginçtir ki Kalkan'ın sadece 150-200 senelik bir geçmişi varmış. En yukarıdaki haritada görmüş olduğunuz Meis adasından gelen tüccarlar tarafından kurulduğu sanılmaktaymış. 3000 yıl önce varlık gösteren Likya uygarlığının topraklarında olmasına rağmen o dönemlere ait herhangi bir kalıntıya rastlanamamış Kalkan'da.

Anlaşılan, uzun yıllar ulaşım zorluğu nedeniyle kendisini biz insanların gazabından korumayı başarmış. Günümüzde ise özellikle İngilizler'in başı çektiği yabancı nüfus ağırlıklı bir beşeri yapısı var. Biz de gelip geçerken böyle hayran hayran bakıyoruz işte :)

Kalkan'ın yaklaşık bir kaç km ilersinde yer alan meşhur Kaputaş plajında park yeri problemi nedeniyle duramadık.Bu nedenle burayı da transit geçtik. Rehberimiz bu kadar ilginin olması sebebiyle bu güzel plaja 15 yıl ömür biçti. E haklıydı; insan elinin değdiği güzel yerlerin sonu maalesef ortadaydı.

Hiçbir yere uğramadan bizi güzel koylara götürecek olan Kekova tipi teknemize binmek üzere Üçağız Köyü'ne gittik.
Bu sevimli köydeki limandan Kekova koylarını gezdiren tekneler kalkmakta. Biz de turumuzun bizim için hazırladığı tekneye binip Kekova koylarıyla, Batık Şehir'le ve Kaleköy'le tanışmak için denize açıldık.

Öğle yemeği ve yüzme için Hamidiye, Tersane, Soğuk Su ve Akvaryum koylarında mola verdik. Sıralamayı karıştırmış olabilirim, önemi yok. Bu tatilimde sosyal hesaplarımda check in yapmadığım için çok pişmanım.Gittiğim koylarda etiket yapsaydım kendimi "Soğuk su koyu çok soğuk bırrr!" filan gibi, bu yazıları yazarken bu kadar zorlanmayacaktım hatırlamakta. Neyse, siz bu kadar hatırladığıma şükredin :) Allahtan fotoğraflar var işte!
Ve Batıkşehir'e geldik. Aslında tamamen bir kara parçasıyken çökerek suların da yükselmesiyle adaya dönüşmüş Kekova. Öyle ilginç ki; şehrin yarısı su altında yarısı karada kalmış.
Kekova turu için tabanı cam olan tekneler varmış, bir daha gelirsem o teknelerle gezmek isterim.
Kekova adasında antik çağda gerçekleşen depremler sonucu su altında kalan tarihi kalıntıları gördük. Bu batık olan yerlerde dalış ancak özel izinle yapılabilmekteymiş.
Aslında depremden önce Kekova adasının sol tarafında kalan Simena ve Kekova bir bütünmüş. Ama deprem sonrası orta kısım çökünce şehir sular altında kalmış. Sonra Kekova adasının üzerine tekrar bir yerleşim kurulmuş ama yaklaşık 200 yıl sonra tekrar bir deprem olmuş ve bu sefer yarısı sular altında yarısı adanın üstünde olan bugünkü görüntüsüne kavuşmuş.

 Kekova kıyılarından Simena'ya doğru yaklaşırken sular altında kalmış Batık Şehir'deki pek çok yapıya garip duygularla baktık. Yaşanmışlıklar, hayat, dünya... ne garip!
Binlerce yıl önce pek çok yaşanmışlığı suların altına gömerek hala onların yasını tutar gibi bir sessizliğin hakim olduğu Kekova'nın karşısında "yıkılmadım ayaktayım!" dercesine capcanlı duran Simena tüm ihtişamıyla bize el sallıyordu. Tüm albenisine rağmen maalesef uğrayamadık oraya. Ama oraya dalmak, karış karış gezmek için nasıl yanıp tutuştum anlatamam. (Başka sefere inşallah!) 
 Kaleköy hakkında pek çok şey duydum ama şimdi anlatmayacağım, çünkü buraya bir kez daha gidip ayrı bir post hazırlayacağımı hissediyorum :)
 Şu kaleye tırmanıp Batık Şehir'e oradan bakacağım.

Kaleköy'e iç çeke çeke panoramik olarak el salladıktan sonra tekrar Üçağız Köyü'ne geri dönüp otobüsümüze bindik ve serbest zamanımızı geçireceğimiz Kaş'a doğru yöneldik.
                         Veee en sevdiğim zaman Serbest Zaman! :)
 Kaş'a gelince adetmiş; buzlu badem yenirmiş. Ama ben dondurma yedim, ne bileyim daha mantıklı geldi :) Bu arada dondurmanın tadı hala damağımda...
 Burada eskiden Kaş'ın tüm su ihtiyacının karşılandığı su sarnıcı olduğunu duydum. Gidip bakalım dedik. Bizim Yerebatan gibi hayal etmeyin, o kadar küçük ki; içeriye ancak tek tek girebiliyorsunuz.
Simena için hissettiklerimi Kaş için de hissettim. (Dilek buralara tekrar gelip, doya doya gezmelisin!)

O kadar yorgunduk ki (hiç selfie çekmemişiz anlayın artık!) Kaş'ta bir bankta oturup o lezzetli dondurmayı yedikten sonra otobüsün olduğu yere gidip otelimize gitmek için serbest zamanın bitmesini bekledik ilk defa.

Dönüş yoluna geçince yine aynı güzel manzaralar ayılttı bizi tabi :) Ertesi günün programı yapıldı; sabahtan, yamaç paraşütüne gidecek olanların son istekleri soruldu :) Ben, yamaç paraşütüne gidecek 14 kişinin isimlerinin Fethiye'de birer koya verilmesini önerdim :) Şapkamı İlknur'a, fotoğraf makinemi Kadir'e vasiyet ettim. :) Aramızda böyle şakalaşmalar geçerek otele vardık ve yemeğimizi yiyip erkenden yattık.

Yamaç paraşütü maceramı daha önce anlatmıştım, biliyorsunuz. Biz paraşütçüler(!) uçtuktan sonra turumuzla Ölüdeniz'de buluşup yine çok güzel yerlere gittik. Nerelere mi? İnanın şu an ben de hatırlamıyorum :) Ama fotolara bakınca hatırlayacağım merak etmeyin. İşte o fotoğraflarla en kısa sürede geri döneceğim. Bekleyiniz...

  

8 yorum:

  1. Adaşım ne güzel gezmişsin.. Böyle bir tura ben de niyetliydim ama ne yazık ki bu yıl olmadı artık seneye.. Cam tabalı tekne mi dedin?!!!!!!!!!!!! Bir balık burcuna denir mi öyle!!! O satırdan sonra her şey uçtu zihnimde! Aynından istiyorum :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, batık şehir'i daha net görebilmek için :) git tabi, görülmeli ya. Öyle güzel bir ülkede yaşıyoruz ki... binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini hala bu topraklarda görünce, bu yaşadığımız saçmalıklara daha çok kızıyor insan.

      Sil
  2. Turla gezmek daha mı iyi oluyor ne..Hayat sana güzel gez bize de paylaş..Sonra biz de gideriz belki:))

    YanıtlaSil
  3. çok güzel yerler yaaa. :) baksana, kaç liraydı tur sölesene, bir iki yere sordum, galiba 500 lira filan, öyle miii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bizimki uçaklı, yarım pansiyon likya turuydu canım, 940 tl. otobüsle daha ucuzdur belki ama çok yorucu oluyor otobüs.

      Sil
  4. Güzelmiş. Bakalım, bana ne zaman nasip olur?

    YanıtlaSil