Wikipedia

Arama sonuçları

30 Kasım 2017 Perşembe

Başlarım Şimdi Anneliğe!



"Bir çocuk doğduğunda bir de anne gelir dünyaya! Bambaşka bir hayata hoş geldin yeni anne" cümleleri yeni anne olmuşları ve olacak olan anne adaylarını can evinden vuran cümleler.

Gerçekten bebekle birlikte anne de yeniden doğuyor, kendini tanıyamıyor insan adeta, o kadar evrim geçiriyor.

Kitap, anneliğe ve bebek bakımına başlangıç için rehber kitap olma iddasında ama bence daha çok hamilelik ve lohusalık bunalımından kurtulmak için rehber görevini görebilir. Zira her annenin geçtiği engebeli yolları komik bir uslupla anlatmış. ("Zira" nedir ya? Olmuşum ben evet, evet :) )

Şermin Çarkacı çocuklarında yaşadığı deneyimlerini ilk günden itibaren bölümlere ayırmış, karşılaştığı sorunları anlatmış sonra her bölümün sonunda "Ben ne yaptım" başlığında yaptıklarını anlatmış, ayrıca yine her bölümün sonunda "Püf Noktaları" "Sıkıcı Tarafı" Eğlenceli Tarafı" diye başından geçenlerin değerlendirmesini yapmış. Şahsen ben "püf noktaları" bölümünde yararlanacağım ayrıntılar yakaladım. Bir de annelik ile ilgili çevreden duyduklarımızla ilgili "Hariçten Gazel" bölümleri de çok hoş. Ama ben en çok emzirme ve aldığı fazla kilolar ile anlattıklarını çok sevdim, içime su serpti de o yüzden :)

Çevreden duyduklarımız, kitaplarda, sağda solda anlatılan ve yaşanılanlar iyi, hoş, rehber oluyorlar ama çok da kasmamak lazım bence. İşte bu kitap da "fazla kasmadan kulak kabartın bana" der gibi anlatıyor anneliği.

Şermin Çarkacı instagramdan tanıdığım çok şeker bir anne. Hamile olduğumu öğrendiğim günden itibaren onun gibi şeker anneleri takip etmeye başladım. Kitabı okurken de sanki kitap okumuyorum da bu şeker annenin blog sayfasını okuyorum gibi hissettim biraz. Bu da dilinin çok sade, çok samimi olmasından kaynaklanıyor. Anlatımında samimi bir sohbet havası mevcut. Bazı kesimlerce de bu durum "aşırı samimi" diye eleştirilmiş ama bana çok tatlı geldi.

"Her önüne gelen kitap çıkarıyor" "Yazarlık bu kadar kolay mı?"  "Edebiyat nereye gidiyor?" eleştirileri de çabası tabi. Ben bu tür eleştirileri çok köreltici buluyorum. Bence isteyen herkes kitap çıkartmalı. Yani kötü bir şey değil ki bu. İstemezsen alıp okumazsın, olur biter. İnsanların edebiyatla uğraşmalarından daha güzel ne olabilir ki, değil mi ama?

Vallahi ben okurken çok keyif aldım. Hemen hemen her cümlesini"ben de ben de" diye coşkuyla onayladım. Dünyanın en güzel hislerini yaşıyorken aynı hisleri daha önce başkalarının da yaşadığını bilmek insana yalnız olmadığını hissettiriyor ve müthiş bir güç veriyor. Hamilelikte ve lohusalıkta "yalnız olmadığını hissetmek" çok önemli.

Kısaca uzun süredir bir solukta okuduğum yegane kitap oldu kendisi diyebilirim. Bu yoğunlukta nasıl okuduğumu anlamadan 2 günde bitirdim gerçekten. E insanın ilgisini çeken bir mevzu olduğunda tüm bahaneler bir kenara itilip okumaya da vakit ayırabiliyormuş meğer. (Haftalardır elimde sürünen kitaplardan özür dilerim ama "Bir çocuk doğduğunda bir de anne gelir dünyaya" gibi bir cümleyle gelseydiniz siz de durum farklı olabilirdi belki :) )




15 Kasım 2017 Çarşamba

Saadet Hanım

 Yaklaşık 2 senedir tiyatroya gitmiyordum. Aslında bu sene de Damla'dan dolayı tiyatronun "t" sini bile aklımdan geçirmiyorken kuzenim sayesinde kendimi o büyülü perdenin karşısında "Saadet Hanım"ı izlerken buluverdim.

Gazi Osman Paşa sahnesinde izledik. Sahne çok küçüktü ama dekor güzeldi. Genel olarak oyunda çok fazla mesaj olmasına rağmen çıkışta aklımda hiçbiri kalmadı gerçi ama olsun keyifli bir oyun izlediğimi söyleyebilirim.

Evet daha az ve öz mesajlar verilebilirdi belki. Örneğin hazır gündem de buna müsaitken eğitim sistemi üzerine yürünebilirdi meselâ. Oyunun konusu buna çok müsaitti çünkü. Tamam, sustum... Bir şehir tiyatrosu oyunundan imkansızı istiyorum galiba :)

Neyse oyundan bahsedeyim biraz; olay, bir banka şubesinde geçmekte. Emekli ilkokul öğretmeni Saadet hanım, yani Nilgün Kasapbaşoğlu parasını çekmek için bankaya gelir. O gün aynı zamanda oğlu Sermet'in de doğum günüdür ve oğlu için sürpriz bir doğum günü kutlaması planlamaktadır ancak asıl sürpriz bankada o gün yaşanılanlardır. Gidecekler için daha fazla anlatmayayım, sürprizi kaçmasın :)

Oyunculuklardan bahsetmek gerekirse; televizyondan ve sinemadan tanıdığımız ve aynı zamanda seslendirme sanatçısı olan Nilgün Kasapbaşoğlu kendisine hayran bırakacak kadar iyiydi. Aslında oyuncuların geneli, pek tabi ki iyiydi. Fakat Saadet hanım'ın oğlu rolündeki oyuncu çok defa gülme krizine girerek oyundan koptu. Bu biraz göze battı sanki.

Her ne olursa olsun, uzun süredir izlemediğim için bana öyle iyi, öyle güzel geldi ki; oyundan kopan oyuncuyla birlikte ben de koptum :) ağzım kulaklarımda izledim tüm oyunu :)

Neyse, kısaca eğlenceli vakit geçirmek için gidilebilir bir oyun. Fırsatınız varsa gidin, pişman olmazsınız...


10 Kasım 2017 Cuma

Damla'nın Notları

Merhaba ben Damla, baktım annem buraya uğramıyor, onun yerine ben gelip biraz anlatayım dedim. Annem benden pek fırsat bulamıyor da.

İtiraf etmeliyim ki; ilk başlarda annemden, beni acemice tutması ve açlıktan ağladığımda şaşkın şaşkın yüzüme bakıp "gazı mı var bunun acaba?" demesinden dolayı pek umudum yoktu ama anneliğe kolay alıştı. Şimdi bi bakışımdan neye ihtiyacım olduğunu hemen anlayıveriyor.

Onunla vakit geçirmek çok eğlenceli, bana komik komik şarkılar söylüyor, sanırım çoğunu kendi uyduruyor.


Karnı acıkan bir tırtıl kitabı var bir de nereden bulmuşsa renkleri tanıtan bir kitabı... Bana durmadan onları okuyor. Ben daha 3 aylığım ayol, renkleri öğrenmeme daha çok yok mu? Neyse, gönlü olsun diye ilgileniyormuşum gibi yapıp öyle bakıyorum ben de. Çok seviniyor o da, yazık...

 Onunla konuşmam da çok hoşuna gidiyor. Ben yaşım gereği "agu", "gugu" işte bunlar gibi söylemem gereken ne kadar saçma kelime varsa hepsini söylediğimde annem bana çok gülüyor. Onu güldürmek benim de hoşuma gidiyor.


Uykuyla problemimiz yok. Ben uykuyu seviyorum. Karnım tok olsun hemen uyurum. Özellikle emerken annemin kollarında uyumak favorimdir. Onun sıcaklığında kendimi daha güvende hissediyorum. Bazı geceler uyuma taklidi yapıp yan gözlerle anneme bakıyorum da bana bakmaktan uyuyamıyor. Hep hayran hayran bana bakıyor. Galiba beni çok seviyor.


Beni görenler ilk başlarda kimseye benzetemiyorlardı ama şimdi genelde babama benzetiyorlar. Bazen anneme de benzediğim söyleniyor. Annem o zaman çok seviniyor. Babam da dışı bana içi annesine benzesin diyor. Benim bu konuda kafam biraz karışık. Bakalım, huyum güzel olsun da...


Annem sabahları jimnastik merkezinde vakit geçirmemi istiyor, böylece o kahvaltı yapıp etrafı toplarken ben de ince motor kaslarımı geliştiriyormuşum. Parmaklarımı kullanmamda faydası çokmuş. Ben de takılıyorum işte orda 3 tane maskot var onları tokatlayıp duruyorum.


Her şey iyi güzel de şu yüzü koyun yatmak yok mu? Beni çıldırtıyor. Hep o doktor teyzenin yüzünden. Her gün beş dakika da olsa yüzü koyun yatır dedi. Annem de o dedi diye beni aklına geldikçe yüzü koyun yatırıyor. Ben de bir daha yatırmasın diye bazen kusuyorum ama annem bu numarayı yemiyor galiba. Hayır yüzü koyun yatınca ne oluyor ki anlamıyorum. Benim kafam zaten kucakta etrafı inceleyecek kadar her yöne dönebiliyor.


He bir de babamla olan ilişkimden bahsedeyim size. Babam çok komik biri. Biraz daha büyük olsam daha da eğlenebiliriz beraber. Beni havalara zıplatıp, uçuracakmış. Hatta bir kaç kere yapmaya yeltendi ama annem engel oldu.

Babamla banyo keyfimiz de çok eğlenceli oluyor. Büyüdüğüm için artık beni tutmakta zorlanıyor. Bütün ağırlığımı olduğu gibi babamın kollarına verdiğimdeki yüzünün halini görmenizi isterim. Bir de arada altımı açmak zorunda kaldığında kakamla karşılaştığında çok komik oluyor. Babam anneme yaptığım aguları çok kıskanıyor. Üzülmesin diye arada ona da yapıyorum ben de.


Annemin bazen kafayı fotoğraf ve videoyla bozmuş olduğunu düşünüyorum. Karnım acıkıyor ona belli etmek için önce cilveli cilveli gülüyorum, o ise hemen koşturuyor telefonunu alıyor tepeme dikilip fotoğrafımı çekmeye çalışıyor,  ben durumu daha da belli etmek için "şimdi sırası mı fotonun?karnım acıktı" manasında "agu gugu" gibisinden bir şeyler zırvalıyorum "hahah!" diye gülüp video moduna geçiyor bu sefer de. Ben de "eeee yeter ama!" diyip, başlıyorum ağlamaya. Ancak o zaman anlayıp karnımı doyuruyor. (Benden duymuş olmayın ama annem daha pratik diye instagrama daha çok takılıyor bu ara)


Hayır her anımı fotoğraflamak istemesi hoşuma da gitmiyor değil ama karnım tok olmalı. Karnım tokken genelde neşeliyimdir. Bir de uykum yoksa tabi.

İşte günlerimiz böyle geçiyor dostlar, yazımı annemin çektiği bir fotoyla bitirmek istiyorum.
Görüşürüz, güle güle...