Wikipedia

Arama sonuçları

şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
şiir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2016 Çarşamba

Mendilimde Kan Sesleri

"Her yere yetişilir
 Hiç bir şeye geç kalınmaz
 Çocuğum beni bağışla
 Ahmet abi sen de bağışla...

 Boynum bükük duruyorsam eğer
 İçimden böyle geldiği için değil
 Ama hiç değil
 Ah güzel Ahmet abim benim
 İnsan yaşadığı yere benzer
 O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
 Suyunda yüzen balığa
 Toprağını iten çiçeğe
 Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
 Konya'nın beyaz
 Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
 Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
 Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
 Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
 Öylesine benzer ki

 Ve avlularına
 (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)

 Ve sözlerine
 (Yani bir cep aynası alım-satımına belki)

 Ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
 Sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
 Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
 Öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
 Minibüslerine, gecekondularına
 Hasretine, yalanına benzer

 Anısı ıssızlıktır
 Acısı bilincidir
 Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
 Gülemiyorsun ya, gülmek
 Bir halk gülüyorsa gülmektir

 Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet abi...
 Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
 Dirseğin iskemleye dayalı
 -Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben-

 Cigara paketinde yazılar resimler
 Resimler: cezaevleri
 Resimler: özlem
 Resimler: eskiden beri

 Ve bir kaşın yukarı kalkık
 Sevmen acele
 Dostluğun çabuk
 Bakıyorum da şimdi
 O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde...

 Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet abi
 Biz eskiden seninle
 İstasyonları dolaşırdık bir bir
 O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar
 Nazilli kokardı

 Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası
 Kil gibi ince İstanbul yağmurunun altında
 Esmer bir kadın sevmiş olurdun sen

 Kadının ütülü patiskalardan bir teni
 Upuzun boynu
 Kirpikleri
 Ve sana Ahmet abi
 Uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
 Sofranı kurardı
 Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
 Cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
 Çocuklar doğururdu

 Ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
 O çocuklar büyüyecek
 O çocuklar büyüyecek
 O çocuklar...

 Bilmezlikten gelme Ahmet abi
 Umudu dürt
 Umutsuzluğu yatıştır
 Diyeceğim şu ki
 Yok olan şeylere benzerdi o zaman trenler
 Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
 Hayalsiz yaşıyoruz neredeyse
 Çocuklar, kadınlar, erkekler
 Trenler tıklım tıklım
 Trenler cepheye giden trenler gibi
 İşçiler
 Almanya yolcusu işçiler
 Kadınlar
 Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
 Ellerinde bavullar, fileler
 Kolonyalar, su şişeleri, paketler
 Onlar ki, hepsi
 Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
 Ah güzel Ahmet abim benim
 Gördün mü bak
 Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
 Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
 Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
 Gelse de
 Öyle sürekli değil
 Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
 O kadar çabuk
 O kadar kısa
 İşte o kadar...

 Ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
 Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar

 Mendilimde kan sesleri..."

Edip Cansever


Aslında niyetim "gülmek" üzerine bir yazı yazmaktı. Onun için oturdum bilgisayar başına ve internetten şu bilim adamlarının araştırmaları vardır ya; "gülmek ömrü uzatıyor" gibi başlıkları olan makalelerde geçen hani. İşte, onlardan bulup okumak istedim ve o araştırmalardan bazı araklamalar yaparak "efendim gülmek şöyle iyidir, böyle yararlıdır bakın bilim adamları da böyle söylüyor" gibilerinden bir yazı hazırlayıp son günlerde gülmeyi unutan bizlere az da olsa biraz tebessüm ettirecektim. Ama gelin görün ki zalim kader buna müsaade etmedi ve google da ağlarını sinsice örüp karşıma bu şiiri çıkardı.

Öyle tahmin ediyorum ki;

"Gülemiyorsun ya, gülmek
 Bir halk gülüyorsa gülmektir"

dizelerinden dolayı yaptı bunu, ki benim de yazmak istediğim yazımın ana fikri tam da buydu aslında.

Ben bu şiirin satırlarını okumaya başladıktan sonra gülmek de ağlamak da dünyanın gidişatı da inanın zerre umurumda değildi artık. O güzel anlatım, o yalınlık, o akıcılık, o imgelemeler... İnsanda okudukça okuma isteği uyandırıyor. İlk rastladığımdan beri kaç kere okudum bilmiyorum ama şunu net söyleyebilirim ki 35 yıllık hayatımda ilk defa bir şiiri döne döne böyle zevkle okudum ben.

Bir şiir bu kadar güzel nasıl yazılır Ahmet abi ya?

Bu şiir insanda Ahmet abi'yle çilingir sofrası kurup "ah be ahmet abim memleketin çivisi çıkmış, memleketi bu hale getirenlerin suratlarını da dağılmış pazar yerlerine benzetmek gerekir" diyerek muhabbetin dibine vurma isteği uyandırıyor.

Bir de;

"Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
 Gelse de
 Öyle sürekli değil
 Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün
 O kadar çabuk
 O kadar kısa
 İşte o kadar."

işte, bu satırlar ülkenin, dünyanın, insanlığın gidişatı karşısında hissettiklerimi anlatmak için arayıp da bulamadığım ifadelerdi benim. Ve üstelik her ana, her duyguya tercüman olsun diye yazılmış gibi. Her duruma cuk diye oturur sanki her bir satır.

Neyse, umarım "gülmek"le ilgili yazımı bir gün tamamlayabilirim. Ve aslında yine umarım ki; bir gün  "gülme" eylemini şiirde bahsedildiği biçimde gerçekleştirebiliriz.

He bi de unutmadan; "umudu dürt" ne güzel bir söz değil mi ya?




14 Mayıs 2015 Perşembe

Bloggerlar Şiir Okuyor

Blogumu açalı 2,5 sene oldu ama ancak 1 senedir buradaki arkadaşlığın, dostluğun farkına vararak aktif bir şekilde paylaşımlar yapıyorum.

İlk başlarda, arada bir uğradığım ve günlük muamelesi yaptığım bu blog, daha sonraları başka blogları inceleyerek ve onlarla yorumlaşarak renklenmeye başladı.

Böyle olunca da bu renkli alem çok hoşuma gitti, zamanla sadece bloguma yöneldim ve diğer sosyal hesaplarıma girmez oldum -ki buna gerek de duymadım- çünkü burada bana benzeyen, kendimi yakın hissettiğim çok insan vardı. Okudukları kitapları, izledikleri filmleri ya da hayatlarında onları mutlu eden ne varsa bloglarında paylaşıyorlardı. Çoğunun gerçek ismini bile bilmiyordum ve esas ilginç olan da ismlerini, yüzlerini, yaşlarını bilmediğim bu insanların kalplerini görebiliyor olmamdı ve onları tanıyıp sevmem için bu yetiyordu.

Bu güzel arkadaşlarımdan, yeni açılmış her bloga her zaman en büyük desteği veren super blogger deeptone , geçtiğimiz aylarda 2.kitabı olan Derin Mavi 'yi çıkardı. İçinde güzel yüreğinden dökülen şiirler ve öyküler var.

Yine güzel arkadaşlarımızdan, yaptığı paylaşımlar bir yana yaptığı kısacık yorumlarla bile insanı neşelendiren eğlenceli Kreatif Başkan da Deeptone arkadaşımıza jest yapmak istemiş ve içinde benim de olduğum 5 bloggerdan (Helen , Aslı Seymen , Özgül , Yusra ve benden ) DeepTone'un kitabında yer alan şiirlerden birer tane okumamızı ve ona göndermemizi istedi. Biz de seve seve gerçekleştirdik bunu.

Bizim yaptığımız sadece şiiri okumak ve ses kayıtlarımızı Kreatif'e göndermekti. Geri kalan herşey Kreatif'in hünerli ellerinden çıktı ve kendisinin ne kadar kreatif bir kişilik olduğunu bir kez daha kanıtladı bize.

Buradan Deeptone'a, Kreatif'e, bu videoda adı geçen bütün arkadaşlarıma ve birbirimizle düşüncelerimizi, kalbimizi paylaştığımız tüm blogger arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. İçinde olduğum bu blog alemini çok seviyorum. İyi ki varsınız...

Blog Kardeşliği'ne...




6 Mayıs 2015 Çarşamba

Küçük İstavrit

Günaydınlarrrr, yoğunum yine. Demin bir şiir okudum, çok sevdim. Buraya da yazıp paylaşmak istedim.

"Küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp
hızla atıldı çapariye
Önce müthiş bir acı duydu dudağında
gümbür gümbür oldu yüreği
Sonra hızla çekildi yukarıya...

Aslında hep merak etmişti
denizlerin üstünü
Neye benzerdi acep gökyüzü?
Bir yandan büyük merak
bir yandan ölüm korkusu.

"Dudağı yarıklar" denir,
şanslıdır onlar, hani
görüp de gökyüzünü, insanı
oltadan son anda kurtulanlar.

Ne çare balıkçının parmakları
hoyratça kavradı onu
Küçük istavrit anladı yolun sonu
Koca denizlere sığmazdı yüreği
Oysa, şimdi yüzerken
küçücük yeşil leğende,
ansızın uzanıvermiş dostlarına
değiyordu minik yüzgeci.

İnsanlar gelip geçtiler önünden
bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
Yavaşça karardı dünya,
başı da dönüyordu.
Son bir kez düşündü derin maviyi,
beyaz mercanı bir de yeşil yosunu.

İşte tam o anda eğilip aldım onu
Yürüdüm deniz kenarına
bir öpücük kondurdum başına,
İki damla gözyaşından ibaret sade
bir törenle saldım deniz sularına.

Bir an öylece baka-kaldı
Sonra sevinçle dibe daldı
Gitti tüm kederimi söküp atarak
teşekkürü de ihmal etmemişti
Bir kaç değerli pulunu
elime, avuçlarıma bırakarak

Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler; neden yaptın bunu, niye?
Bir gün dedim, bulursam kendimi 
yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,
son ana kadar hep bir umudum olsun diye.."

(Serdar Sırlar -Diş Hekimleri Odası Dergisi 1997)

Küçük istavrit gibi umutlarımızı son ana kadar kaybetmeyelim biz de...








23 Nisan 2014 Çarşamba

Çocuk Olmak




Güzel şeydir çocuk olmak;

Bazen en olmadık şeylere katıla katıla gülmek,
Bazen de en olmadık şeylere hüngür hüngür ağlayabilmek,
Sevinci de hüznü de hiç kimseyi umursamadan dibine kadar yaşayabilmektir... 

Kâh, pıt pıt yürüyen bir güvercinin kafasını izlerken hissettiğin mutluluk,
Kâh, uçurduğun uçurtmanın kuyruğuna takılıp çıktığın yolculuk,
Saçlarını savura savura sallandığın salıncakta hissettiğin kadar sonsuzluktur çocuk olmak...

Arife geceleri heyecandan uyuyamamak,
Bayram sabahı herkesten önce kalkıp yeni elbiselerine kuşanmak,
Harçlık veren büyükleri parmaklarınla hesaplamak,
Dedeli, nineli bayram sofraları gibidir çocuk olmak...

Eve dönüşte kucakta taşınabilmek için misafirlikte uyuma taklidi yapmak,
Bakkaldan hoplaya zıplaya dönerken, aldığın ekmeğin köşesini ısırmak,
Uçak görünce başını havaya kaldırıp, ellerinle ağzına vura vura bağırmak,
Çoğu zaman özgürce saçmalamaktır çocuk olmak...

Babanın sırtında “deh deh!” diye naralar atmak,
Annenin saçlarıyla kuaförcülük oynamak,
Hiç bir şeyi dert etmeyecek kadar çok meşgul olmak,
Ve istediğin her şeyi olabileceğine tüm kalbinle inanmaktır çocuk olmak...

Saflıktır,
İnanmaktır,
Güvenmektir,
Masumiyettir...

Kirlenmiş dünyaya inat pırıl pırıl kalmayı başarabilmektir çocuk olmak...




Bu masumiyete el uzatıp, zarar verenlerin olmadığı bir dünyada büyümeniz dileğiyle;
Bayramınız kutlu olsun çocuklar...