Wikipedia

Arama sonuçları

hamilelik günlükleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hamilelik günlükleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Kasım 2017 Perşembe

Başlarım Şimdi Anneliğe!



"Bir çocuk doğduğunda bir de anne gelir dünyaya! Bambaşka bir hayata hoş geldin yeni anne" cümleleri yeni anne olmuşları ve olacak olan anne adaylarını can evinden vuran cümleler.

Gerçekten bebekle birlikte anne de yeniden doğuyor, kendini tanıyamıyor insan adeta, o kadar evrim geçiriyor.

Kitap, anneliğe ve bebek bakımına başlangıç için rehber kitap olma iddasında ama bence daha çok hamilelik ve lohusalık bunalımından kurtulmak için rehber görevini görebilir. Zira her annenin geçtiği engebeli yolları komik bir uslupla anlatmış. ("Zira" nedir ya? Olmuşum ben evet, evet :) )

Şermin Çarkacı çocuklarında yaşadığı deneyimlerini ilk günden itibaren bölümlere ayırmış, karşılaştığı sorunları anlatmış sonra her bölümün sonunda "Ben ne yaptım" başlığında yaptıklarını anlatmış, ayrıca yine her bölümün sonunda "Püf Noktaları" "Sıkıcı Tarafı" Eğlenceli Tarafı" diye başından geçenlerin değerlendirmesini yapmış. Şahsen ben "püf noktaları" bölümünde yararlanacağım ayrıntılar yakaladım. Bir de annelik ile ilgili çevreden duyduklarımızla ilgili "Hariçten Gazel" bölümleri de çok hoş. Ama ben en çok emzirme ve aldığı fazla kilolar ile anlattıklarını çok sevdim, içime su serpti de o yüzden :)

Çevreden duyduklarımız, kitaplarda, sağda solda anlatılan ve yaşanılanlar iyi, hoş, rehber oluyorlar ama çok da kasmamak lazım bence. İşte bu kitap da "fazla kasmadan kulak kabartın bana" der gibi anlatıyor anneliği.

Şermin Çarkacı instagramdan tanıdığım çok şeker bir anne. Hamile olduğumu öğrendiğim günden itibaren onun gibi şeker anneleri takip etmeye başladım. Kitabı okurken de sanki kitap okumuyorum da bu şeker annenin blog sayfasını okuyorum gibi hissettim biraz. Bu da dilinin çok sade, çok samimi olmasından kaynaklanıyor. Anlatımında samimi bir sohbet havası mevcut. Bazı kesimlerce de bu durum "aşırı samimi" diye eleştirilmiş ama bana çok tatlı geldi.

"Her önüne gelen kitap çıkarıyor" "Yazarlık bu kadar kolay mı?"  "Edebiyat nereye gidiyor?" eleştirileri de çabası tabi. Ben bu tür eleştirileri çok köreltici buluyorum. Bence isteyen herkes kitap çıkartmalı. Yani kötü bir şey değil ki bu. İstemezsen alıp okumazsın, olur biter. İnsanların edebiyatla uğraşmalarından daha güzel ne olabilir ki, değil mi ama?

Vallahi ben okurken çok keyif aldım. Hemen hemen her cümlesini"ben de ben de" diye coşkuyla onayladım. Dünyanın en güzel hislerini yaşıyorken aynı hisleri daha önce başkalarının da yaşadığını bilmek insana yalnız olmadığını hissettiriyor ve müthiş bir güç veriyor. Hamilelikte ve lohusalıkta "yalnız olmadığını hissetmek" çok önemli.

Kısaca uzun süredir bir solukta okuduğum yegane kitap oldu kendisi diyebilirim. Bu yoğunlukta nasıl okuduğumu anlamadan 2 günde bitirdim gerçekten. E insanın ilgisini çeken bir mevzu olduğunda tüm bahaneler bir kenara itilip okumaya da vakit ayırabiliyormuş meğer. (Haftalardır elimde sürünen kitaplardan özür dilerim ama "Bir çocuk doğduğunda bir de anne gelir dünyaya" gibi bir cümleyle gelseydiniz siz de durum farklı olabilirdi belki :) )




7 Ağustos 2017 Pazartesi

Hamilelikte Son Günler (39.hafta)



Acısıyla tatlısıyla bir hamileliğin sonuna gelmiş bulunmaktayım. Bu, hamileliğe veda postudur diyebilirim. Bütün hazırlıkları tamamladık ve maaile hatta ma-sülâle Damla'yı bekliyoruz. Ama küçük hanım yerinden çok memnun galiba ki gelmek için hiç sinyal çakmıyor bize. Biz de 2 günde bir hastane çantamızla doktora gidip geri dönüyoruz.

O geleceği zamanı biliyordur elbet, mecbur biz de o zamanı bekliyoruz işte. Ben de bu arada geçirmiş olduğum 9 aylık hamilelik maceramı şöyle bir özetleyeyim burada dedim. Hoş, kızımın hareketlerini hissetmek ve toplu taşımada herkesin bana yer vermesi dışında pek özlenilecek tarafı olmasa da yine de ileride geçmişe dönüp baktığımda neler yaşadığımı görmek için buraya da bu süreçle ilgili bir not düşmek istedim.

Efendim, çevremdeki çoğu kişi "ay hamileliği özleyeceksin, kıymetini bil" dese de ben onlarla aynı fikirde bir türlü olamadım bu süreçte. Demin de dediğim gibi bebeğimin hareketlerini hissetmek ve toplu taşımada VIP ayrıcalığı dışında hamileliğin pek de cazip bir tarafı yok bence.

Her şeyden önce hareket kısıtlılığı, insanın her konuda özgüvenini alıp götürüyor, yere düşen bir çorap insanın sinir sistemini altüst edebiliyor, bağcıklı ayakkabılarına özlemle, hasretle bakıyorsun, her geçen gün artan kiloların nedeniyle ne giysersen giy mutlu olamıyorsun, hatta bazen aklından tek başına ıssız bir adaya gidip hiçbir şey giymeden yaşasam gibi istekleri geçerken yakalayıveriyorsun ( ki hamileliğin son haftaları yazın o kavrulan sıcak günlerine denk gelince bence çok normal bir istek bu)

Bu bahsettiklerim, 3.trimester yani hamileliğin sonunda yaşadıklarım ya başında yaşanılanlar aman allahım evlerden ırak, o dönemde oluşan bazı kokulara karşı takıntılarım hâlâ devam etmekte ki ömrümün sonuna kadar da süreceğini düşünüyorum.

"Ay neyse bunları düşünmeyeyim, biraz uzanayım" diyorsun ama ıııh ııh! O da olmuyor, ne sağ tarafında rahat ediyorsun, ne de sol tarafında, yüz üstü ve sırt üstü yatmayı aklının ucundan bile geçirmiyorsun zaten.

Yani, tüm bunları tekrardan yaşamak istemek sanırım delilik olur. Aradan uzun bir zaman geçince sanırım tüm bunlar unutuluyor ve hatırlanan sadece, insanların hamilelere olan ilgisi, hassasiyeti ve bebeğinin tekmeleri oluyor ve  sadece bunlar özleniyor. Aslında biraz daha düşünmeye devam etse çekilen onca eziyet de hatırlanır elbet.

Neyse çok da abartmayayım, öyle yatağa bağımlı zor bir hamilelik geçirmedim çok şükür ama hali hazırda standart hamilelik de çok kolay değil, sadece bunu belirtmek istedim.

Hamilelik boyunca bir diğer sinir bozucu durum da, daha önce tecrübe yaşamışların sana destek oluyorum izlenimi vererek sinirlerini iyice bozması. Amacım onlar gibi yapıp engin tecrübelerimden yararlanılsın diye bir post hazırlamak değil inanın. Her hamilelik kendine özgüdür, örneğin bende koku hassasiyeti oldu diye sende olacak değil hatta belki ikinciye hamile kalsam bende de tekrardan olmayabilir. O yüzden tek bir kişiyi dinlemek yerine açın youtube'u orası derya deniz. Aklınızın takıldığı her şeyi oradaki videolardan bulabilirsiniz, ben öyle yaptım. Çevremdekileri dinliyormuş gibi yapıp yeni anne olmuşların tecrübelerini aktardığı videolara boğdum kendimi. Kendime yakın hissettiklerimin tüm paylaşımlarını izledim.

Hamileliğinin sonlarını yaşayan bir hamiş olarak sizlere çok tavsiyelerde bulunamayacağım ama sadece şunu söyleyebilirim ki bence en önemli ve en değerli bir tavsiyedir bu; çocuk yapmaya karar verince biraz hesap yapın da hamileliğinizin son zamanları yaza denk gelmesin; ben yanıyorum yahu!

Damlam'a bir an evvel kavuşmak dileğimle...



11 Temmuz 2017 Salı

Hamilelik Günlüklerim (35.Hafta)



Canım kızım, gebelik literatüründe, bulunduğumuz hafta itibariyle bir kavun kadar olduğun yazıyor ama ben daha büyük olduğunu hissediyorum. Ayrıca, doktorumuz da senin birazcık irice olduğunu söylüyor örneğin geçen hafta 2.600 gr olmuştun çoktan.

Bu durum, yani senin hızlı bir şekilde kilo alıp büyümen beni biraz zorlasa da bizi çok mutlu ediyor. Yatmakta, oturmakta, ayakta durmakta, yürümekte, hatta nefes almakta kısacası her harekette çok zorlanıyorum bitaneciğim. Bu koca göbişle tüm bunları yapmak o kadar zor ki anlatamam. Ama göbeğimin benden ayrılıp kendi bağımsızlığını ilan etmesi de garip bir şekilde beni mutlu ediyor. Öyle ki; herkes ona artık sen gözüyle bakıyor.

Seni beklerken; hamilelikle, doğumla, lohusalıkla ve bebek bakımıyla ilgili bir sürü video izleyip kendimi yetiştirmeye çalışıyorum canımın içi. Sana iyi bir anne olabilmek için kendimi hazırlıyorum yani anlayacağın. Bilmediğim o kadar çok şey varmış ki her gün defalarca değişik sebeplerle hayret ediyorum.

Bunların yanı sıra bizim hazırlıklarımız da devam ediyor, hatta bitmek üzere. Alınacak pek bir şey kalmadı. Elimize ulaşmayan bir kaç şey kaldı o kadar. Örneğin, bebek araban ve ana kucağın yarın gelecek, odan da cuma günü kısmetse. Onların dışında her bi şeyin hazır, çoğu eşyanı internetten aldım. Zamansızlıktan evlenirken de aynı şeyi yapmıştım. Sanırım internetten alışverişi seviyorum ben yavrucuğum.

Dün gece rüyamda, karnımın içinden dışarıya doğru bana elini uzatmıştın, sadece minik iki parmağını hatırlıyorum; sımsıkı benim işaret parmağımı sarmalamıştın onlarla. Bu bile tarifi imkansız bir his yarattı bende. Seni kucağıma verdiklerinde ne yapacağımı tahmin edemiyorum. Çıldırırım herhalde. Her şeyini o kadar merak ediyorum ve seni kucaklamak için o kadar sabırsızlanıyorum ki anlatamam.

Hamilelikte günler çabuk geçiyor ama haftalar geçmiyor kuzucum. Doktor temmuz sonu hazırlıklı olmamızı söyledi. Biz zaten hazır sayılırız. Yeter ki sen geliyorum de. Ama sen yine biraz daha dur ve vaktinde gel olur mu? Biz biraz daha bekleriz.

Bu arada ismini nihayet belirledik. İsim konusunda babanla çok zor anlaştık. Ben anneannenin isminin yanına en çok yakışacak ve anlamı da çok güzel olan "Ece" ismini seçerek "Sevim Ece" olmanı çok istemiştim. Baban da "İlkim" ismini çok istemişti. (Bunları buraya yazıyorum ki ileride merak edersen açıp okursun.)

Velhasıl kelam, ismini seçerken ortak beğenide karar kılarak ne benim ne de babanın dediği oldu ve ikimizin de daha önceden "hımm olabilir güzel isim " diyerek birbirimize önerdiği "Damla" da karar kıldık. Umarım bu konuda bize kızmazsın ve isminle bin yaşarsın canım kızım. Su damlası gibi tertemiz, berrak bir ömrün olsun...

Not:Yukarıdaki pabuçlar sana aldığım ilk pabuçlar. Artık hangi meyve kadar olduğundan emin olamadığım için ilk pabucunun fotosunu koydum bu sefer. Bu da burada dursun zaten, sen büyüdükçe açıp açıp bakarız.

Seni çok seven annen.


27 Mayıs 2017 Cumartesi

Hamilelik Günlüklerim (29.Hafta)

Canım kızım,
zaman hızla akıp gidiyor ve sen 29 haftalık oldun. Daha dün gibi hatırlıyorum minicik bir susam tanesi kadar olduğunu. Oysa şimdi kocaman bir bal kabağı kadar olmuşsun.

Kendimi de bir meyveye benzetmek isterdim ama uygun bir meyve bulamadım canımın içi. E malum seninle birlikte ben de büyüyorum. Tatlı konusunda beni kışkırtmalarının sonucunu alıyoruz anlayacağın. Seni uyarıyorum güzel kızım, kışkırtmalara devam edersen doğduğunda tombalak bir annenin kucağına verileceksin.

Sonunda sana kavuşmak olmasa çekilir çile değil biliyor musun bu hamilelik? üstüne alınma ve darılma ama her gün yeni bir dertle uyanıyorum; bu ara gündemimizde gece ağlatarak uyandıran kramplar var biliyorsun di mi? Şu an biliyorsun da doğduğunda eminim hatırlamayacaksın. Seni kucağıma aldığım anda eminim ben de hiçbirini hatırlamayacağım. Ama hamileliğin hiç de kolay bir şey olmadığı da buraya yazılsın istedim; bulantılar, çabuk yorulmalar, ota boka ağlamalar, içlenmeler, hızla kilo almalar, şişen ve ağrıyan göğüsler, henüz çatlamadı ama göbişim çatlayacak mı çatlamayacak mı korkusu, sürekli çişe gitmeler, bel ağrısı, ayakta uzun süre kalamamalar...

Bunları şikayet için söylemiyorum canım kızım. Ben bunlara kendim de dahil hiç kimse için katlanmazdım biliyorsun değil mi? Sadece ve sadece kime,neye benzediğini bile bilmeden sevdiğim bir varlık için yani senin için katlanıyorum ve asla ama asla oflamadan yaşıyorum bu süreci. Çünkü biliyorum ki bunları yaşamam gerekiyor ve sonunda sana kavuşmak var. Yoksa o sert tekmelerine biraz ara verdiğinde "niye tekmelemiyor ya" diyerek endişelenmemin başka mantıklı açıklaması olamaz.

Yavrucuğum, dikkat ettiysen sana hâlâ isminle hitap edemiyorum çünkü henüz sana ne isim koyacağımıza bir türlü karar veremedik. Gördüğün gibi annen hiçbir şeyi tamamlayamaz oldu kuzucuğum.

Sen bilmezsin de önceden böyle değildim ben. Kafamda bir iş olduğunda o işi bitirmeden bırakmazdım. Şimdi her işim eksik. Ama korkma çok az kaldı, bir kaç gün içinde işten ayrılıyorum ve o zaman her şeyi düzene sokacağım merak etme. Tüm eksiklikler tamamlanacak ve sana çok vakit ayıracağım. Senin için hazırlıklar yapacağım. İsmini de odanı da minicik eşyalarını da özenle seçip hazırlayacağım.

Canım kuzum seni sağlıkla kucağıma almak için sabırsızlanıyorum.
Seni çok seven annen...

27 Mart 2017 Pazartesi

Hamilelik Günlüklerim (20.Hafta)


Yolu yarıladık çok şükür. Kızım büyüyor. Cumartesi kontrolümüz vardı. Artık ciddi ciddi özlediğimi hissediyorum. Kontrol günlerini iple çekiyorum. Elimden gelse ayda bir değil de her gün kontrole gideceğim.

Geçen sefer de hareketlerine şahit olmuştum ve çok heyecanlanmıştım ama bu sefer doktorumuz görüntüyü renklendirerek verdi ve onunla ilk defa karşılaşıyormuşuz gibi yine çok heyecanlandık. Ama o bizden biraz rahatsız oldu sanki; hemen bize poposunu döndü ve kolunu da sırtına doğru uzattı, "Uff bi uyutmadınız ya! der gibiydi.

Anne karnındaki bir bebek için gayet basit hareketlerdir bunlar eminim ama bizim için mucize gibiydi. Benim küçük susam tanem avatarlıktan çıkmış ve bizim minik prensesimize dönüşmüştü resmen. Kafası, kolları, bacakları, sırtı, parmakları bile ayırt ediliyordu artık. Yüzünü göremedik ama olsun bu kadarı bile ağzımızın kulaklarımıza varmasına yetti. Bu ilk görüntülerini babası videoya çekti. Durup durup açıp izliyoruz.

20.haftasında kilosu 300gr boyu 19 cm. Meyvelere benzetmelere devam edersek, koca bir muz kadar olmuş benim kuzum. Annesi de 3 kilo daha almış.  E maşallah ikimize de :) (Şaka bu yana bu hızla gidersem durumum fena. )

Doktor 2-3 hafta içinde yaptırmamız için ayrıntılı ultrason istedi bizden. Bizi bir perinatologa yönlendirdi. Duyduğuma göre, ayrıntılı ultrason piyasası biraz karışıkmış. Yani 150TL den 1000-TL ye kadar değişik fiyatlar istenebiliyormuş. Bu yüzden bu hafta bu konuyu araştırıp haftaya da ayrıntılı ultrason işini halletmem lazım. (Yaşasın yine kızımı göreceğim :))

20. haftada durumuz böyle. Ama hâlâ kızımızın bir ismi yok. (önerilerinizi bekliyorum). He bu arada artık kızımın tekmelerini belli belirsiz minik ısırıklar şeklinde hissedebiliyorum :) (Bunu da buraya not düşeyim dedim :) )

2 Mart 2017 Perşembe

Hamilelik Günlüklerim (16.Hafta)


Her ne kadar bana günler bir türlü geçmiyor gibi gelse de galiba ben fark etmeden hızla geçiyor zaman. Benim susam tanem kocaman bir portakal kadar olmuş teyzeleri amcaları; tam tamına 110 gr. dile kolay...

Bir de hareketli ki sormayın. son ultrason görüntülerini izledikten sonra eve gidene kadar ağzımı kapatamadım sırıtmaktan. Elleri, bacakları, kafası her bi şeyini oynattı annesine, türlü türlü maskaralıklar yaptı. Bize göstermediği marifeti kalmadı kuzumun.

Doktorumuz cinsiyeti konusunda da hâlâ aynı şeyi düşünüyor. Ben de gönül rahatlığıyla kızım diye hitap etmeye devam ediyorum bu yüzden.

Bu arada anneme olan özlemim çok arttı son zamanlarda. Konuşması, sesi, yüzü, kahkahası, şefkati, sinirlenmesi, affetmesi... her şeyini çok özledim. Hayatımın hiçbir aşamasında, hiç bu kadar yoksunluk hissetmemiştim. Meğer ne büyük bir hazineymiş onun varlığı. Bu özlemle ömür nasıl geçer diye sorarken buluyorum kendimi çoğu zaman. Tam da giderken kıyamadığı kuzusuna bu acıya dayansın diye başka bir kuzu gelmesine mi vesile oldu diye de geçiriyorum aklımdan bazen. Oysa o da ne çok isterdi torun görmek...

Canım anneciğim, kuzumuz büyüyor, biliyorum izliyorsun bizi bir yerlerde. Sen de görüyorsun ki; onun varlığı, senin yokluğuna dayanma konusunda bana güç veriyor. Yoksa dayanılacak gibi değil yokluğun...


16 Şubat 2017 Perşembe

Hamilelik Günlüklerim (14.Hafta)


Yazmayalı bir hayli olmuş, zaman çabuk geçiyor, bebeğim ve ben büyüyoruz :) Mide bulantılarım tam olarak geçmese de azaldı. Artık ağlamadan kusabiliyorum :) Zaman zaman ağladığım da oluyor (daha çok annemi özlediğimi hissettiğim zamanlar)... Ruhsal dengesizliğim, deterjan ve parfüm kokularına olan takıntılarım da devam ediyor.

Durumumda pek bir değişiklik yok yani anlayacağınız, hamilelik işte... Sadece artık bebeğimi hissetmek istiyorum. Çünkü hâlâ zaman zaman unutuyorum hamile olduğumu, kendini sürekli hatırlatsın istiyorum.

(He büyük haberi vermeyi unutuyordum az kalsın, kızçemize bir isim arıyoruz :) )




31 Ocak 2017 Salı

Fasulyenin Günlüğü

Nasreddin hoca eşekten düştükten sonra "hocam bir doktor çağıralım mı?" diye soranlara "benim derdimden doktor değil, eşekten düşen anlar, siz bana eşekten düşmüş birini bulun, getirin" demiş ya, işte bu kitap hamileler için tam da eşekten düşmüş biri gibi. Ben de görünce sarıldım hemen kendisine.

 Aslında haftalardır internetten okuduğum, çevremdeki annelerden dinlediğim bilindik tecrübelerden bahsediyor ama yine de insan aynı şeyleri defalarca okumaktan, dinlemekten bıkmıyor.

Garip bir ruh hali bu hamilelik. İçinde mercimek kadar bir can var ve o mercimek boyut değiştirmene neden oluyor resmen. Kendini artık ne sen tanıyabiliyorsun ne de çevrendekiler tanıyabiliyor.

Ama şöyle de güzel bir huyu var; ne yaparsan yap bu dönemde sana her şey mübâh. Delilere tanınan ayrıcalık hamilelere de tanınıyor yani. Örneğin, çamaşırlar yumuşatıcı koktuğu için ağladığımda gelip bir de teselli ediyorlar beni. "Hamiledir ne yapsa yeridir" durumu var yani anlayacağınız.

İşte bu ruh haliyle sarılıp okuduğum ve kendimi yalnız hissetmememi sağlayan bir kitap oldu "Fasulyenin Günlüğü". Komik bir annenin samimi diliyle anlattığı tecrübelerinin yanında her bölüm sonunda doktoruna sorduğu soruların cevapları da kafalarda oluşabilecek bir çok soru işaretinin de yok olmasını sağlıyor. Her hamile kişisine önerilir...

( Bu arada küçük bir not: benim fasulyem artık 12 haftalık :))

19 Ocak 2017 Perşembe

Hamilelik Günlüklerim (İlk 10 hafta)


En büyük hayalimdi, hamileyken günlük tutmak. Yaşadıklarımı günü gününe kaydedip, bu özel anları ölümsüzleştirmek... Gerek son zamanlarda yaşadıklarım, gerek içimi dışıma çıkaran mide bulantılarım ilk 9 haftayı ıskalamama neden olsa da zararın neresinden dönülse kârdır diyerek bu alemde benim de hamilelik günlüklerim bulunması adına kayıtlara başlamaya karar verdim.

Evet aslında yeteri kadar hamilelik günlüğü barındırıyor bu alem zaten ve bana da "he, bi sen eksiktin" diyebilirsiniz belki ama hamileliğini ilk öğrenen ve şaşkın gözlerle arama motorlarında "hamile", "gebe", "hamilelik", "4. hafta hamilelik"," hafta hafta hamilelik"... gibi komik cümleler sorgulatan toy anne adaylarına benim de bir katkım olsun isterim. Zira ben de onlardan biriyim ve diğer günlükleri okumalara doyamıyorum bu aralar :)

Neyse; ilk 10 haftayı ayrıntılı ayrıntılı yazamayacağım, ki yazacak fazla da bir şey yok zaten.

Bu yüzden 10 haftalık süreci özet geçerek hamilelik günlüğüme merhaba demek istedim sadece;

1-4 hafta : Halsizlik

5-7 hafta: Halsizlik, bel ağrısı, çişe zor yetişme, adet belirtileri " regl tarihim neydi yahu?"

7. hafta : Çift çizgi! (yehuuu!) 3 ayrı doktora gidip evladımıza bakıp bakıp doyamamalar, onu "susam tanem benim" diye sevmeler. (Doktor susam tanesi kadar olduğunu söylemişti)

Yedinci hafta, yani hamile olduğumu öğrendiğim haftaya ait parantez içinde anlatmam gereken şeyler var aslında; testi iş yerinde yapmıştım ve Gökhan'a bunu nasıl söyleyeceğim konusunda eve gidene kadar hiçbir fikrim yoktu. Yolda bununla ilgili olarak yüce google'a sordum; "hamilelik haberi nasıl verilir" diye. Bir sürü hikaye okudum, hoşuma gidenler de oldu ama içime hiçbiri tam olarak sinmedi. Sonra eve gittim Gökhan henüz gelmemişti. Şapşal şapşal gülümsüyordum, karnımı tuttum (ne hissedeceksem artık :)) ve dedim ki "hadi bakalım bebişim, biz en iyi yaptığımız şeyi yapalım ve yazalım... Babaya bir mektupta senin müjdeni verelim" Sonra oturduk çocuğumla şu aşağıdaki mektubu yazdık. Tabi velisi olarak ilk mektubunda evladıma ben yardım ettim. Okumayı daha sökmedi sonuçta. :)  Tamamen bir solukta yazılmış bir mektup oldu. Şu an buzdolabımızda asılı ve her okuyan susam tanemin mektubunu çok beğeniyor...

(Bu arada annemin evindeki kırtasiye malzemelerimi henüz evime getirmediğim için zar zor bulup buluşturduğum kağıt ve kalem de ne kadar imkansızlar içinde sürpriz hazırladığımızı kanıtlıyor sanırım :))


8. hafta : Kokulara karşı hassasiyet, çevremdeki insanlara parfüm yasağı getirmeler, düzenli beslenmeye karar verme, sabah kahvaltı çantasıyla işe gitmeler, susam tanesini zeytin tanesine dönüştürme çabaları, (bu arada kan verme bahanesiyle onu tekrar görme, hatta kalp atışlarını dinleme :) )

9. hafta : Parfüm, yumuşatıcı, çamaşır deterjanı kokusu duyunca öğürmeler, kokusuz çamaşır deterjanı aramalar, mide bulantısından boğazların tahriş olması, düzenli beslenme kararına ara verme, çubuk kraker ve peynir ekmekli beslenme düzenine geçme...

10. hafta: E can mı dayanır buna? Aşırı mide bulantısından serum yeme ve mide bulantısı ilacına başlama... (Bu arada bizim susam tanemiz zeytin tanesine dönüşmüş, doktora gitmişken yine gördük onu. Acaba bu ultrason aletleri ne kadardır diye düşünmeye başladım bir de :) ) İlaç mı işe yaradı yoksa süreç mi böyle ilerliyor bilemiyorum ama 2 gündür kendimi daha iyi hissediyorum. İnşallah bu çalkantılı, bulantılı dönem bitmiştir.

İçinde bulunduğum 10. haftaya kadar olan periyodun özeti kısaca böyleydi. Pek bir şey hissetmiyorum. Çoğu zaman unutuyorum bile. Koştura koştura yürüdüğümde çevremdekilerin "şşş hızlı hareket etme" demeleriyle toparlıyorum kendimi. Tabi bunun yanında gün be gün içimdeki zeytin tanesinin nasıl bir gelişme gösterdiğini yakından takip etsem de hiçbir şey hissedememek ve cinsiyetini merak etmek beni daha çok sabırsızlaştırıyor.

İşte ilk 10 haftam özetle böyleydi. Çok şükür şu an mide bulantılarım biraz hafifledi, inşallah bitecek ve ben de normal normal hamilelik geçireceğim. Ne sıklıkta yazarım bilemiyorum ama elimden geldiğince sık sık uğrayıp bizdeki durumları buraya aktarmak istiyorum. (Zeytin tanem henüz 3,23cm bu da burada dursun :)) Görüşürüz...