Wikipedia

Arama sonuçları

15 Kasım 2016 Salı

Canım Annem'e

Dediğini yaptık annem. Evimize, o çok sevdiğin, ondan başka hiçbir yerde rahat edemediğin, temizlemelere ve süslemelere doyamadığın, seninle güzel ve sıcak olan yuvamıza geri döndük işte.

Sana, evde hastane konforu yaşatmaya çalışıyorum günlerdir. Hastane yatağı aldım. Normal zamanda itiraz ederdin buna ama şimdi etmedin, edemedin... Sadece fiyatını sordun. "Kiralık bu, sen iyileşince geri vereceğiz" diye yine yalan söyledim sana. Bu aralar çok yalan söylüyorum evet.

Bir de artık yemek yemediğin için hastanede yaptıkları gibi seni damar yolundan besleyen mama raporu çıkartıp evde sağlık ekibini ayarladım. Her gün evde damardan mamayla besleneceksin tıpkı hastanedeki gibi. Ah bi lokma bir şey yesen dünyanın en mutlu insanı yaparsın beni biliyor musun? Ama ısrar da edemiyorum, çünkü biliyorum ki bu senin elinde değil. Hele bir de oksijen maskeni taksan! Bazen "bak hastaneye döneriz" diye tehdit ediyorum inatçılık yaptığında, işe yarıyor ama en fazla 15 dakika takıyorsun. Sonra çaresiz gözlerle bana bakıyorsun ya, o bakışın beni mahvediyor, ben de çıkarmana izin veriyorum hemen.

Hastaneden çıktığımız gün ve sonraki 2 gün daha az uyudun. Her geçen gün daha kötüye giden, seni bizden alan kahrolası hastalık biraz mola vermişti sanki de uyanıktın. Çoğunlukla bana bağırsan da, bazı kelimeleri karıştırsan da seninle iletişim kurabildiğim için ben memnundum halimden.

Ah annem, güzel annem; bir insan, bi kaç ayda nasıl bu hale gelir? Sanki başında nöbet tuttuğum, savunmasız bir bebek gibi yatan kişi sen değil de başka biri ve ben onu, sana anlatmak için senin bir yerden dönmeni bekliyormuşum gibi.

Güzel annem, evlatlarına hiç kıyamayan melek annem; çamaşır makinesini çalıştırmayı bile bilmediği için "sen nasıl yuva kuracaksın da ev bakacaksın çok merak ediyorum"diye dalga geçtiğin kızın 2 ayrı evde 2 ayrı çamaşır makinesi çalıştırıyor her gün. Çamaşır makinesini çalıştırmayı bu şekilde öğreneceğim aklımıza gelir miydi hiç, benimle gurur duyuyor musun he anneciğim?

Her zaman bana anlattığın, benim kulak arkası ettiğimi sandığın biçimde yapıyorum merak etme; deterjanını bol koyuyorum, ön yıkamalı programı seçiyorum. Bir de senin makinen yumuşatıcıyı hemen kapıveriyor, bu yüzden yumuşatıcıyı daha sonra koyuyorum, aynen dediğin gibi... Ama bunu bazen unutuyorum ve hemen aklıma senin "a gördün mü evin işine daldım verneli unuttum" deyişin geliyor. Ve  o zaman anlıyorum niye o kadar streslendiğini.

Bunun gibi pek çok şeyi de daha iyi anlıyorum artık. Ama bunları anlamam için kendini feda etmemeliydin. Ben evlendikten sonra da anlardım zaten. Hatta evlenmeden önce de anlıyordum ama farkında değilmişim anladığımın. Tıpkı çamaşır makinesini çalıştırmak gibi...

Ah annem, bana her şeyi öğretmişsin de bir tek şeyi öğretememişsin; o da, sensiz nasıl nefes alınır? İşte, hiç beceremiyorum onu. Bir yumruk var ya hani, hastalığını öğrendiğimde içime oturan, işte o yumruk engelliyor nefesimi hep. Çok korkuyorum anne, bir gün nefes alamamaktan çok korkuyorum...

6 Kasım 2016 Pazar

Canım Annem'e

Canım annem; sana buradan sesleneceğim aklıma gelmezdi hiç. Umarım bir gün bu yazdıklarımı okur ve dalga geçersin benimle; küçükken günlüklerimi bulup yaptığın gibi. Ah bunu nasıl isterdim bir bilsen... Bir kaç aydır yaşadığımız bu şuursuz kâbustan uyanmayı, ardından sana her şeyi anlatmayı ve hayırdır inşallah deyip sonra normal hayatımıza kaldığımız yerden devam etmeyi ne çok isterdim bilemezsin benim güzel annem...

Şu an karşımdasın ve ben bu satırları, senin o hiç sevmediğin hastane odasında sen melekler gibi uyurken yazıyorum. Bir yanım uyumanı istemiyor çünkü seni uyurken bile çok özlüyorum ben. Seninle sohbet etmeyi,  şakalaşmayı, tv izlemeyi, hatta izlemediğim ve asla izlemeyeceğim dizileri bana ısrarla anlatmanı bile çok özlüyorum biliyor musun? Ama bir yanım da uyumanı istemek zorunda kalıyor, çünkü uyumadığın zaman çektiğin acıları çaresizce izlemeye yüreğim dayanamıyor benim, öyle acılar içinde kıvranmana dayanmak çok zor benim birtanecik anneciğim...

Merak etme, seni hiç yalnız bırakmıyorum. Biliyorum birtanem; sen yalnızlıktan çok korkarsın. Senin düzenli nefes alış verişlerinle saatlerce hiçbir şey yapmadan oturuyorum ben de. Tıpkı bir zamanlar senin benim nefesimi dinlediğin gibi ben de senin nefesinin sesiyle dalabiliyorum artık uykuya biliyor musun? Ama içimde kocaman bir yumruk var anne, uyusam bile ben o yumruğu hep hissediyorum. Sonra boğulacak gibi oluyorum ve uyanıyorum. Tekrar senin nefes alış verişini dinleyip saatlerce oturuyorum öylece. Başka bir şey yapmıyorum, yapamıyorum...

Çok canım acıyor anne. Ve bunu sana söyleyememek daha da acıtıyor canımı. Oysa, sana anlatsam korkularımı, sıkıntılarımı, sen beni hemen teselli ederdin biliyorum ama yapamıyorum...

Başlarda, içimde bu yumruk varken bir de tiyatro oynuyordum, sana bir şey belli etmemek için. Ağlayamamak çok kötüydü, sen gözlerimin içine bakarken kirpiğimde göreceğin bir damladan bile mana çıkarırsın diye ödüm kopa kopa o yumrukla yaşadım haftalarca. Şimdi sen hep uyuyorsun ya, ben rahat rahat ağlayabiliyorum anne. Ama biliyor musun, ağlayınca da gitmiyor bu yumruk. Bir de gözlerim seninkiler gibi hemen şişiyor ağladığım için. Uyuduğundan beri gözlerim balon gibi annem. Bir uyansan ve beni böyle görsen hemen anlayacaksın ağladığımı. Ama sen bu söylediklerimi dert etme, korkma uyan olur mu? Benim cevabım hazır merak etme, üstelik yalan da değil; "çok uyudun, seni çok özledim anne!"