Wikipedia

Arama sonuçları

15 Aralık 2016 Perşembe

20

Dün akşam Aynur teyzeme gittik, Gökhan, Ali ve ben... Ben işten gittim. Biliyor musun, merdivenleri çıkarken sanki kapıyı gülerek bana sen açacakmışsın gibi geldi. Öyle olurdu ya hep; sen gündüzden giderdin teyzeme ben de akşam iş çıkışı gelirdim "oy kuzum geldi" diye beni orada da sen karşılardın.

Dün öyle olmadı. Kapıyı teyzem açtı. Anne yarısıdır diye ona sarıldım ben de. Yemekler yapmıştı bize; dün yemek işinden yırtmıştım anlayacağın... Yemesi çok güzel de hazırlaması çok zor geliyor be annem. Çok fena alıştırmışsın sen beni.

Ali ile Gökhan gelene kadar teyzemle senden bahsettik ve seni ne kadar özlediğimizi anlattık birbirimize, ağladık biraz da. Gökhan ile Ali geldi sonra, sonra Nilü ve daha sonra da Metin abim... Oturduk, muhabbet ettik. Konuştuk, güldük de. Hiçbir şey olmamış gibi...

Dönüşte hep seni düşündüm ve yokluğunu iliklerime kadar hissettim yine. Ali'yi bıraktık ve biz de eve döndük. Zaman böyle geçiyor görüyorsun işte. Geçiyor geçmesine de ben kendimi çok eksik hissediyorum, bunu da görüyorsun değil mi?


12 Aralık 2016 Pazartesi

18

Tahmin ettiğin gibi yemekle başım dertte. Yemek yapmayı hâlâ sevmiyorum, ama üzülme çoğunlukla Gökhan yapıyor aç kalmıyoruz, Ali'yi de çağrıyoruz bazen. Ben de geçen gün ilk kez zeytinyağlı taze fasulye yaptım. Senin önceden hazırlayıp derin dondurucuya attıklarınla. Ödüm kopuyor onlar -senden bana kalanlar- bitecek diye.

Sen bana anlatmıştın ama ben o zaman seni kulak arkası yapmıştım, o yüzden yaparken Aysel teyzemi arayıp ona sorma ihtiyacı duydum. O da tüm malzemeyi zeytinyağıyla, soğan ve azıcık domatesle birlikte tencereye attığını ama senin önce soğanı zeytinyağı ve domatesle kavurup fasulyeyi sonra attığını söyledi. He" bi de fazla su koyma" dedi.

Ben tabi ki senin yaptığın gibi yaptım. Yaparken de senin bana anlattığın yemek tarifini hatırladım. Sonunda bana demiştin ki "Yemek yapmak aslında çok kolay, hepsi aynı şekilde pişiyor. Önce soğanı, eti ya da kıymayı kavuruyorsun, sonra malzemeni atıyorsun"

Ben de öyle yaptım işte! Aysel teyzemin uyarmasına rağmen suyunu biraz fazla kaçırmışım ama oldu. Gökhan ile Ali "Hazır fasulyelere bir soğan doğramak için 1 saat teyzesiyle konuştu"  diye dalga geçse de her ikisi de yedi ve beğendi. Seninki gibi olmadı ama olacak; suyunu daha az, şekerini daha çok koyacağım gelecek sefer.

Su demişken, geçen gün evi su bastı. Ben oturup ağladım. Aslında ağladığım ıslanan halılar değildi, onları zaten yıkamaya verecektim, yeni oldukları için tüylerinden kurtulmak istiyordum. Ağladığım sendin annem. Konuyu nasıl sana bağladım bilmiyorum ama beni susturmaya çalışan Gökhan'ın boynunda dakikalarca ben annemi çok özledim diye ağladım.

Bunları burada anlatıyorum ama sen bizi aslında hep izliyorusun değil mi? Yani ben buna inanıyorum. İnanmasam yaşayamam ki... Yani bi düşünsene, sensiz... senin şefkatin, kokun, sesin, kahkahan, ellerin, ve o ellerle hazırladıkların... bunların hiçbiri yok... Bunlar olmadan nasıl yaşanır ki?

9 Aralık 2016 Cuma

15

On beş gün oldu. Tam on beş gündür sensiz yaşıyoruz. On beş gündür bu dünya sen olmadan dönüyor. Dönebiliyormuş. Hep dönemezmiş gibi gelirdi oysa.

Senden sonra herkes ağlasa da sızlasa da yaşantısına kaldığı yerden devam etti. Çalışan işine, evinden ayrı kalanlar evlerine geri döndüler. İçin rahat olsun kimseye bir zararın dokunmadı.

Ben mi? Ben tahmin ettiğimiz kadar çok kötü değilim. Yani içim çok kötü aslında ama hissettiğim kadar kötü görünmüyorum. Şaşkınım galiba biraz. Yeni ev, yeni düzen şaşkınlığımı biraz daha arttırıyor sanırım. Zaten hemen işe başladım. Fazla düşünmek için fırsat vermedim kendime. Düşününce çıldırabilir insan çünkü. Yani, sensiz... senin şefkatin, kokun, sesin, kahkahan, ellerin, ve o ellerle hazırladıkların... bunların hiçbiri yok... Bunlar olmadan nasıl yaşanır ki?

Biliyor musun; işteyken sen hep evdeymişsin ve eski düzen devam ediyormuş gibi hissediyorum. Sanki, ben de akşam eve gidecekmişim, kapıyı bana sen açacakmışsın, sonra telaşla mutfakta yarım bıraktığın salatayı hazırlamaya geri dönecekmişsin ve ben de senin peşinden mutfağa gelecek önce sana sımsıkı sarılıp "bu küçücük ellerle kızına neler hazırladın böyle" diyerek o güzel kokunu içime çekerek doya doya seni öpecekmişim ve sonra da senin hazırladığın o güzel sofraya oturacakmışım gibi....

Annem... Canım... Nasıl özledim bir bilsen! Daha onbeş gün oldu. Bu ömür nasıl geçer ki bu özlemle?