Wikipedia

Arama sonuçları

31 Aralık 2020 Perşembe

Hoşgeldin 2021

    Yeni bir yıl yaklaşırken düşünmeden, umut etmeden, hâyâl kurmadan edemiyor insan. Bu sene eskisinin başından beri sevilmediğini de göz önünde bulundurursak daha da sabırsızca bekleniyor yeni yıl. 

    Umarım tüm dünyanın beklediği mucize olur da her birimizin hayatları eski özgürlüğüne kavuşur. Sevdiklerimizle suçluluk hissetmeden kucaklaşıp, aylarca görüşemediğimiz dostlarımızla kavuşup birbirimizin yüzlerine özgürce kahkalar patlatıp (bunu şu an yazarken bile bi tuhaf oldum maskemi aradı gözlerim ama geçecek geçecek  inşallah:)),  sohbetler ettiğimiz, eski günlerdeki gibi hiçbir aksilik düşünmeden gamsızca sinema, tiyatro, konser planları, organizasyonları yapabileceğimiz, çocuklarımızı okula gönül rahatlığıyla gönderebileceğimiz sağlık dolu bir yıl olsun ikibinyirmibir. Yeni yılla ilgili tek temennim bu. Öyle olsun da  alnının orta yerine bir öpücük kondurayım hem de özgürce, koronayı hiç düşünmeden :)

    Maske, dezenfektan, eldiven, siperlik, çamaşır sulu yüzey spreyleri, c vitaminli-çinkolu gıda takviyeleri, dezenfektanlı ıslak mendiller, sürüntü testleri, HES, sosyal mesafe, sokağa çıkma kısıtlaması ve bunun gibi daha pek çok koronayı hatırlatan tüm kavramlar en az 2019'daki kadar uzak olsun tekrar. 2020'yi silelim hafızalardan hiç yaşamamış sayalım ve bir daha asla aynı şeyleri yaşamayalım, olmaz mı?

    Güzel günler gelsin, umutlu günler, sağlık dolu ve özgür günler... 


    


22 Aralık 2020 Salı

Abartma Tozu


    Şermin Yaşar'ı çok seviyorum. Onun yazdıklarını okuyunca, çocukken Aziz Nesin okurken hissettiğim duyguları hissediyorum. Mutluluk veriyor. Bu kitabı da öyle. Evet çocuk kitabı olabilir ama bence her yaşa hitap ediyor. 

    Kurgu muhteşem, bir anda bir distopyanın içinde buluyor insan kendini. Ana tema gluten alerjisi olan on yaşındaki bir çocuğun üzerinden dönüyor. Bu çocuk bir sabah kalkıp bakıyor ki herkes abartma hastalığına yakalanmış. Herkes her şeyi abartıyor. Bir tek kendisi normal. Sağlıklı beslenmeyi abartanlar, temizliği abartanlar, alışverişi abartanlar, eğitimi abartanlar... kimler yok ki? Günümüze tutulmuş bir ayna gibi bir bakıma. Bu sebeple küçük-büyük herkes okuduğunda bir parça bulabilir kendisinden.

    Anlatım çok sade, çok samimi her zamanki gibi. Öykü boyunca bir kaç tekrarlayan cümle var ki bu tekrarlarla alakalı olarak kitabın sonunda bekleyen esprinin heyecanıyla kitabı bırakmak istemiyor insan ve bir solukta okunup bitiveriyor.

Kitaptaki çizimler de çok güzel.  Damla da resimlere bakarak kitap okuyormuş gibi yapıp, hikayeler uyduruyor, ilham verici de aynı zamanda :) her yaşa hitap ettiğini söylemiştim sanırım. Bu kitabı onun ileride gerçekten okuması için saklayacağım.

    Kısaca çok severek okudum ben ve kesinlikle küçük-büyük herkese önereceğim bir kitaptır kendisi.




7 Ağustos 2020 Cuma

İyi ki Doğdun Damla

Canım kızım, bugün 3 yaşını deviriyorsun. Seninle ayrı geçireceğiz bugünü maalesef ama hafta sonu kendimi affettireceğim söz. Zaten henüz küsmeyi de bilmiyorsun ki, bir minni mouse pastası seni havalara uçurmaya yeter de artar. Sonra sabaha kadar "iyi ki doğdun Damla, iyi ki doğdun Damla, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun... mutlu yıllar sana" ve püfffffff! Hadi bi daha! 

Sonsuza dek söyleyebilirim. Bıkmadan, usanmadan gözlerinin içindeki o ışığa bakarak zevkle yaparım hem de bunu. Hem bu şarkı senin için yazılmış bence. Hadi bi daha!

İyi ki doğdun Damla, iyi ki doğdun Damla, iyi ki doğdun, iyi ki doğdun, mutlu yıllar sanaaaa.

Seni çok seviyorum pamuk kızım.

Tebdil-i Mekanda Ferahlık Vardır

Bugün çalışmadım, evdeydim. İki hafta kadar vakit var ama yavaş yavaş toplanmalı. Damla'nın oyuncaklarıyla başladım işe, kırık dökük olanlar çöpe,  -3 yaş olanlar eşe dosta, toplamaktan en çok sıkıldıklarım ve bir müddet görmek istemediklerim babaannesine, yeni eve gidecek olanlar da şeffaf kutulara... böyle güzel, hakkaniyetli bir paylaşım yaptım.

Taşınmak ne zormuş! İnsan nereden başlayacağını bilemiyor. Çok tuhaf ki, kiracı bir ailenin evladı olarak çok sık taşınmamıza rağmen bunu ancak şimdi daha net anlıyorum.

Bu zorluğu rahmetli annem hep anlatırdı ama ben olayın sadece duygusal boyutunu yaşardım. Geride kalan eski arkadaşlar ve eski anılar için hüzünlenirken tanışacağım yeni arkadaşlar edineceğim yeni çevre yeni deneyimler beni heyecanlandırırdı sadece. Taşınmanın, nakliyenin, mevcut eşyanın yeni eve sığıp sığmaması, zarar görmemesi, perdelerin halıların yeni evle uyumu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Tıpkı şu an Damla'nın olduğu gibi bihaberdim her şeyden... O da içinde oyun parkı olan bir evin heyecanını yaşıyor bu ara sadece hepsi bu.

Bugün onunla Cennet'e kadar yürüdüm. Letgo'dan tesadüfen iki sokak ötede  oturan birinden aldığım baston pusetine oturtup, birlikte gezindik. Doğumdan sonra çalışmadığım ve onunla baş başa kaldığım zamanları tekrar yaşadım adeta. önce kanguruda, sonra pusette Küçükçekmece'yi sokak sokak, market market gezerdik beraber. O yeni doğmuş bebek kokusu geldi burnuma adeta, hüzünlendim biraz.

Ben 18 yaşındayken gelmiştik Küçükçekmece'ye. Annem, Ali ve ben... babam olmadan yeni bir başlangıçtı bizim için burası. özgürlük, sorumluluk, huzur, güven... gibi bir çok olguyu soktum hayatıma burada. Tam yirmi bir sene ...

Sonra evlendim, anneme yakın olmak istedim, ayrılmadım yine buradan, evlenmemden 3 ay sonra annem burayı hatta bu dünyayı ve hatta bizi bırakmış olsa da kötü bir şey düşünmedim, hissetmedim burayla ilgili. Düşünemem, hissedemem de. Çünkü annemi burada kaybetmiş olsam da onunla yaşadığım en güzel, en mutlu anları da burada biriktirmiştim. Belki de içimdeki hüzünün en çok bununla ilgisi vardır kim bilir...?

Neyse, hüznün yanı sıra güzel heyecanlar da taşıyorum hala, eskisi gibi. İnanıyorum ben, her şey çok güzel olacak. Tebdil-i mekandaki ferahlığı dibine kadar hissedebiliyorum şimdiden. Yeni evimizde çok güzel anılar biriktirmek için sabırsızlanıyorum. 

17.07.2020
Küçükçekmece


2 Nisan 2020 Perşembe

Ah Korona Ne Yaptın Sen Bize?

Geçen hafta seyrekleşen mesailer bu hafta tamamen kalktı. Evdeyim ben de, çoğu insan gibi. Bu evde olma hali zorunlu olduğu için normal zamanlarda hayalini kurduğum bir mutluluk vermedi bir çok şeye zaman ayırabiliyor, kitap okuyabiliyor, bloga girebiliyor olmama rağmen.

Tüm bunlara rağmen hissettiğim şey mutluluk değil evet. Mutsuzluk da değil hissettiğim aslında, olsa olsa şükürdür belki tam olarak hissettiğim. Her şeye rağmen bu dünyada var olabiliyor, kendimi ve ailemi dışarıdaki mikroplardan koruyabilme şansı bulabiliyor olduğum için belki.

Ve bu şükürle birlikte, eve kapanıp Damla'yla uyduruk oyunlar oynarken, kurduğu uzun cümlelerine şaşırırken, ona tuvalet eğitimi vermek için cebelleşirken neden işe gitmediğimi unutabiliyorum bazen.

Damla'm biricik kızım; onun içindeki bu mutluluk beni  de öylesine sarmalıyor ki dünyada olup bitenlerden bir tek onunlayken bihaber oluyorum ve gamsızca eğlenebiliyorum.

Bir de düşünmeye fırsat bulduğumda; özgürce gezebildiğimiz, alışveriş yapabildiğimiz, çocuğumuzu parka, sinemaya, tiyatroya götürebildiğimiz, sevdiklerimizi koşulsuzca sarmaladığımız zamanları şöyle bir kafamdan geçiriyorum da hayat gerçekten çok güzel değil miymiş? Ah korona ne yaptın sen bize?




11 Ocak 2020 Cumartesi

Gelirken Ekmek Al



Bu senenin ilk postu kitap yorumu olsun. Sene nasıl başlarsa, öyle gidermiş diye düşündüm :) Çalışma hayatı, ev hayatı derken gerçekten kitap okumaya vakit ayıramıyorum, hele uzun bir roman hiç okuyamıyorum. Başlayıp yarım bıraktığım kitaplar da beni sinir ettiği için tekrar elime alamıyorum.

Ama böyle kısa kısa öykülerden oluşan bu kitap bana çok iyi geldi. Çok sıcacık, çok tebessüm ettirici, çok kendi içimize bakıyormuşuz gibi ve çok, çok, çok minnoş bir öykü kitabı bu.

Bir de sanki çoook eskiden okumuşum ve de aynı zamanda çoook sonra Damla okuyacak gibi..

Şermin Yaşar, sosyal medyadan tanıyıp ve severek takip ettiğim bir isimdi. İlk anne olduğum dönemlerde bir kaç kitabını da okumuştum ama bu kitap onu benim gözümde daha da değerli kıldı diyebilirim. Edebi kişiliğini daha iyi yansıtmış ya da kalemi daha güçlenmiş diyebiliriz de.

Aziz Nesin öykülerinden nasıl zevk aldıysam bu kitaptaki her bir öyküden de öyle zevk aldım diyebilirim. Kitabın içinde, aşağıda sıraladığım ve parantez içinde de kısa kısa yorumladığım on sekiz öykü bulunmakta;

-Gelirken Ekmek Al (kitaba ismini veren ve benim de favorim olan öyküsü)

-Diğer Müjdatlar Gibi (bu öyküyü okuyunca kitabı elimden bırakamadım)

-Kız Kim? (Aziz nesin öyküleri tadında )

-Yine Muazzez  (şiir gibi bir öykü)

-Bize Bi Çay (yeşilçam tadında)

-Barıştık (bu da aile komedisi tadında)

-Sıcacık (pek bi hüzünlü aslında)

-Olanlar Oldu (bu da pek bi matrak)

-Topuğumuz (Kamil bey'in öyküsü)

-Çıkmaz Demeyin (şansınızı deneyin :))

-Aşk Olsun (bence de olsun...öykü bitince ağzını kapatmayı unutma :))

-Babam Yüzünden (Film gibi...))

-Tüh! (Çok tatlı!)

-Armağanın Hediyesi ( çok ironik)

-Tuzlu Fıstık ("fıstık adam şip şap şup "şarkısı eşliğinde okudum :) işte bunlar hep Damla'nın yüzünden :))

-Nihat ve Teselliperver Cemiyeti ( Her eve lazım)

-Pekmez (çok tatlı)

-Aklımda (ladeeees!)