İşte geldik turumuzun 5. gününe... O sabah gözümüzü Rize Pazar'daki en az Hilton kadar konforlu olan Suada Hotel'de açtık. Hızlıca hazırlanıp kahvaltımızı da yaptıktan sonra atalarımıza laik bir şekilde göçebe hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek üzere valizimizle yollara düştük tekrardan. :)
Bugünkü gezi rotamız şöyle olacaktı:
-Rize Bezi Atölyesi
-Rize Kalesi
-Uzungöl
-Memiş Ağa Konağı
-Ordu ( Konaklama için)
İlk durağımız meşhur Rize bezini üreten bir atölye oldu. Çeyiz için nevresim takımları, yazın efil efil rahat etmek için klimalı atlet ve klimalı don almak isteyenlere alışveriş molası verildi. :) Biz alışveriş yapmak yerine atölyenin hemen yan tarafında bulunan, turistlerin çay toplar gibi poz verdikleri bahçede poz vermece oynadık :)
Bahçenin sahibi, çay topladıkları o büyük makasın kırıldığını söylediği için böyle elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemeden çayların arasında durduk öylece :) Makas olsaydı ve İlknur bizi çekerken parmağını saklamayı becerebilseydi eminim çok inandırıcı ve güzel bir fotoğraf olurdu. :)
Makasın kırık olması İlknur'un pek umrunda değildi :)
Daha sonra Rize Kalesi'ne gidip bir kahve molası verdik. Aslında Rize Kalesi'nin kalelik bir özelliği de pek kalmamıştı. Duvarlarına, burçlarına her bir yerine masalar, banklar konmuş. Ama hala güzel bir manzarası vardı.
İşte Rize Kalesi'nden Rize manzarası...
E buralara çıkmışken manzaranın da keyfini çıkarmak gerekir dedik :)
Kalede bulunan kafede güzel manzarayı seyrederek kahvemizi içtik, sohbet ettik.
Kahvemizi de içtikten sonra hakkında türlü şehir efsaneleri dönen pek bir merak ettiğim, Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı meşhur Uzungöl'e doğru yolumuza kaldığımız yerden devam ettik.
Haldezen deresinin önünün kayalarla kapanması sonucu oluşan ve doğanın bize bahşettiği güzeller güzeli Uzungöl hakkında çok şey duymuştum. Her geçen gün artan betonlaşmadan, Arap yarım adasından gelen turistlerin yoğun ilgisi yüzünden otellerin artışından, esnafının Araplar'dan kopardıkları bahşişlerle arsızlaştığından ve çevrenin panayır yerine dönüşünden çok şikayet ediliyordu... Biraz ön yargılı olarak ve dolduruşa gelerek oraya gittiğimi söyleyebilirim.
Ama otobüsten indiğimizde gözlerimi alamadığım manzara buydu. E hal böyleyken Uzungöl hakkında söylenenlerin hiçbirini hatırlamadım o anda doğal olarak. :) Bu doğa harikası yerin bozulmuş haline bile hayran kalan, zavallı bir betonerme şehir insanıydım nihayetinde :)
Betondan yapıldığı için eleştirilerden bir hayli nasibini alan meşhur Uzungöl Merkez Cami her şeye rağmen ilgi odağıydı. Herkes bulunduğu kareye camiyi de sığdırma derdindeydi. Aslında beton yerine ahşaptan yapılsaydı gerçekten daha doğal bir görüntü olabilirdi Uzungöl'de. Cami 2002 yılında yapılmış, öyle köklü bir geçmişe de sahip değil üstelik.
Ben eski halini görmediğim için bu hali bile cennet gibi geldi bana ama eski haliyle kıyaslama yapanlar çok dertli. Evet söylenenlerin çoğu da doğru. Yukarıdaki fotoda da olduğu gibi nereye dönsek Araplar'la karşılaştık biz de. Hatta bi ara "bizim tur, hızını alamadı da Arabistan'a mı geldik yahu?" diye düşündüm.:) Ama herşeye rağmen, bu canım yer için gelip de beğenmedim demek büyük haksızlık olurdu...
Etraftaki kalablık olmasa tam kafa dinleyeceğiniz, doğa ile iç içe olabileceğiniz bir yer aslında. Tabi o kalabalığı yok sayamak da pek mümkün değil ama inanın o kalabalık bile burada huzurlu geliyor insana.
Yapabileceğiniz en eğlenceli aktivite ya bisiklete binmek ya da böyle arkadaşlarınızla pozlar vermek olabilir, bir de fotoğraf çekmek tabi.Gözünüz kapalı bile çekseniz muhteşem kareler yakalarsınız...
Bu da sisler altında kalmış, yayla yolundan görünen Uzungöl...Yine de çok güzel be!
Tabi bu kadar ilgiye bu kadar kalabalığa ve insanların çevre kirliliğine duyarsız kalmalarına karşılık bize bu güzel karelerinden ne kadar süre daha verebilir bilemiyorum. Umarım daha fazla doğallığından ve yeşilinden ödün vermez bu cennet köşesi.
Şimdi sizi başka bir cennet köşesine götürmek istiyorum ben. Hem de böceğinden insanına kadar her canlının en doğalının bulunduğu bir cennet.
Kapayın gözlerinizi, kapayın kapayın....
He tamam şimdi açabilirsiniz... :)
Tatatatata tammmmm! :)
Yolları müsait olmadığı için otobüsümüzü Uzungöl'de bırakıp, minibüslere binerek, yine muhteşem bir doğanın arasından geçerek Uzungöl'den yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Demirkapı Yaylası'na gittik.
Bu manzaranın karşısında olmak nasıl güzel bir his anlatamam... Al bizi kucağına doğa ana! ninniler söyle bize! :)
Her canlının en doğalından...
Yayladan Uzungöl'e tekrar inerken yolun ortasında durup horon oynamaya çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü, farkettiyseniz herkes ayrı telden oynuyor :) Ama olsun, herkes çok mutluydu.
Dere görünce dayanamadık yine durduk, etrafın güzeliğini seyrettik...
E yollarda böyle biraz oyalanınca vakit de epey geçmişti, artık dönüşe geçmemiz gerekiyordu. Zaman olmadığı için çok istememize rağmen Hamsiköy'e sütlaç yemeye gidemeyecektik ama Memiş Ağa Konağı'nı ziyaret edebilecektik.
Ve işte Memiş Ağa Konağı...
1800'lü yılların ortalarında Memiş Ağa tarafından yaptırılan konak, dönemin mimari harikası olarak bilinmekte.
Bu tarihi konak günümüzde restoran olarak da işletiliyor.
Tüm aşiretlerden aldığı eşleriyle bu konakta yaşamış Memiş Ağa.
Memiş Ağa Konağı'nı da gezdikten sonra konaklamak ve ertesi gün için enerji depolamak üzere Ordu'ya doğru harekete geçtik.
Artık, Karadeniz'in hayran kaldığım o yemyeşil bölgelerinden yavaş yavaş uzaklaşamaya ve dönüş yoluna geçmeye başlayacaktık. Ama önümüzde koskoca 2 gün daha vardı. Kim bilir ne güzel yerler görecektik? Bir sonraki gün Orta Karadeniz'i fethedecektik mesela, onun heyecanıyla Ordu'da bulunan Anemon Hotel'de tatlı rüyalara daldık.
Kaçıranlar için; turumuzun önceki bölümlerine aşağıdaki linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz, henüz yazmamış olduklarımı da bekleyeceksiniz artık :)
1.Gün (Amasya-Samsun)
2.Gün (Ordu-Trabzon)
3.Gün (Çamlıhemşin Rize)
4.Gün (Batum)
Bugünkü gezi rotamız şöyle olacaktı:
-Rize Bezi Atölyesi
-Rize Kalesi
-Uzungöl
-Memiş Ağa Konağı
-Ordu ( Konaklama için)
İlk durağımız meşhur Rize bezini üreten bir atölye oldu. Çeyiz için nevresim takımları, yazın efil efil rahat etmek için klimalı atlet ve klimalı don almak isteyenlere alışveriş molası verildi. :) Biz alışveriş yapmak yerine atölyenin hemen yan tarafında bulunan, turistlerin çay toplar gibi poz verdikleri bahçede poz vermece oynadık :)
Bahçenin sahibi, çay topladıkları o büyük makasın kırıldığını söylediği için böyle elimizi kolumuzu nereye koyacağımızı bilemeden çayların arasında durduk öylece :) Makas olsaydı ve İlknur bizi çekerken parmağını saklamayı becerebilseydi eminim çok inandırıcı ve güzel bir fotoğraf olurdu. :)
Makasın kırık olması İlknur'un pek umrunda değildi :)
İşte Rize Kalesi'nden Rize manzarası...
E buralara çıkmışken manzaranın da keyfini çıkarmak gerekir dedik :)
Kalede bulunan kafede güzel manzarayı seyrederek kahvemizi içtik, sohbet ettik.
Kahvemizi de içtikten sonra hakkında türlü şehir efsaneleri dönen pek bir merak ettiğim, Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı meşhur Uzungöl'e doğru yolumuza kaldığımız yerden devam ettik.
Haldezen deresinin önünün kayalarla kapanması sonucu oluşan ve doğanın bize bahşettiği güzeller güzeli Uzungöl hakkında çok şey duymuştum. Her geçen gün artan betonlaşmadan, Arap yarım adasından gelen turistlerin yoğun ilgisi yüzünden otellerin artışından, esnafının Araplar'dan kopardıkları bahşişlerle arsızlaştığından ve çevrenin panayır yerine dönüşünden çok şikayet ediliyordu... Biraz ön yargılı olarak ve dolduruşa gelerek oraya gittiğimi söyleyebilirim.
Ama otobüsten indiğimizde gözlerimi alamadığım manzara buydu. E hal böyleyken Uzungöl hakkında söylenenlerin hiçbirini hatırlamadım o anda doğal olarak. :) Bu doğa harikası yerin bozulmuş haline bile hayran kalan, zavallı bir betonerme şehir insanıydım nihayetinde :)
Karadeniz'in bir çok yerinde olduğu gibi yine bilmiyordum yeşilin kaç tonunu barındırıyordu burası da. Bu kadar yeşil görmeye alışık olmayan gözlerim oralarda biraz daha kalsaydım yeşerir miydi acaba?
Tabi bu güzel manzara karşısında benim gibi İkuş da delirdi. Nerede, nasıl poz verse bilemiyor, içi içine sığmıyordu İkuş'un :) (Yeğeni Nehir, ona İkuş dediği için biz de öyle diyoruz)
Betondan yapıldığı için eleştirilerden bir hayli nasibini alan meşhur Uzungöl Merkez Cami her şeye rağmen ilgi odağıydı. Herkes bulunduğu kareye camiyi de sığdırma derdindeydi. Aslında beton yerine ahşaptan yapılsaydı gerçekten daha doğal bir görüntü olabilirdi Uzungöl'de. Cami 2002 yılında yapılmış, öyle köklü bir geçmişe de sahip değil üstelik.
Ben eski halini görmediğim için bu hali bile cennet gibi geldi bana ama eski haliyle kıyaslama yapanlar çok dertli. Evet söylenenlerin çoğu da doğru. Yukarıdaki fotoda da olduğu gibi nereye dönsek Araplar'la karşılaştık biz de. Hatta bi ara "bizim tur, hızını alamadı da Arabistan'a mı geldik yahu?" diye düşündüm.:) Ama herşeye rağmen, bu canım yer için gelip de beğenmedim demek büyük haksızlık olurdu...
Yapabileceğiniz en eğlenceli aktivite ya bisiklete binmek ya da böyle arkadaşlarınızla pozlar vermek olabilir, bir de fotoğraf çekmek tabi.Gözünüz kapalı bile çekseniz muhteşem kareler yakalarsınız...
Bu da sisler altında kalmış, yayla yolundan görünen Uzungöl...Yine de çok güzel be!
Tabi bu kadar ilgiye bu kadar kalabalığa ve insanların çevre kirliliğine duyarsız kalmalarına karşılık bize bu güzel karelerinden ne kadar süre daha verebilir bilemiyorum. Umarım daha fazla doğallığından ve yeşilinden ödün vermez bu cennet köşesi.
Şimdi sizi başka bir cennet köşesine götürmek istiyorum ben. Hem de böceğinden insanına kadar her canlının en doğalının bulunduğu bir cennet.
Kapayın gözlerinizi, kapayın kapayın....
He tamam şimdi açabilirsiniz... :)
Tatatatata tammmmm! :)
Yolları müsait olmadığı için otobüsümüzü Uzungöl'de bırakıp, minibüslere binerek, yine muhteşem bir doğanın arasından geçerek Uzungöl'den yaklaşık 1 saat uzaklıktaki Demirkapı Yaylası'na gittik.
Bu manzaranın karşısında olmak nasıl güzel bir his anlatamam... Al bizi kucağına doğa ana! ninniler söyle bize! :)
Her canlının en doğalından...
Yayladan Uzungöl'e tekrar inerken yolun ortasında durup horon oynamaya çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü, farkettiyseniz herkes ayrı telden oynuyor :) Ama olsun, herkes çok mutluydu.
Dere görünce dayanamadık yine durduk, etrafın güzeliğini seyrettik...
E yollarda böyle biraz oyalanınca vakit de epey geçmişti, artık dönüşe geçmemiz gerekiyordu. Zaman olmadığı için çok istememize rağmen Hamsiköy'e sütlaç yemeye gidemeyecektik ama Memiş Ağa Konağı'nı ziyaret edebilecektik.
Ve işte Memiş Ağa Konağı...
1800'lü yılların ortalarında Memiş Ağa tarafından yaptırılan konak, dönemin mimari harikası olarak bilinmekte.
Bu tarihi konak günümüzde restoran olarak da işletiliyor.
Memiş Ağa, Fatih'in Trabzon'u fethinden sonra Kırım'dan buraya iskanla getirilen 4 aileden biri olan Hacıyakupoğulları'ndan.
Kırım'dan gelen bu dört aşiret arasında zamanla birbirinden kız alıp verme yüzünden sürtüşmeler başlamış, kan davaları olmuş. Bunun üzerine Memiş Ağa'nın babası olan Hacı Yakup Ağa dayanamayıp pılını pırtını toplayıp Romanya'ya göç etmiş. Ama o zamanlar 15 yaşında bıçkın bir delikanlı olan bizim Memiş, babasının düştüğü bu durumu kabullenememiş ve diğer aşiretlerden intikam almak için Trabzon'a geri dönmüş.
Gözü kara yiğit bir delikanlı olan Memiş tüm aşiretleri dize getirmiş ve bu kan davalarına bir son vermek için bütün aşiretlerden kendine birer eş seçmiş :) Tabi bulduğu bu çözüm ne kadar iyi niyetli bilmiyorum ama gerçekten işe yaramış. Ve böylece tüm aşiretlerin başına geçerek saygın bir ağaya dönüşmüş Memiş Ağa... Osmanlı yönetimine de çok faydası olan bir ağaymış aynı zamanda.
Memiş Ağa Konağı'nı da gezdikten sonra konaklamak ve ertesi gün için enerji depolamak üzere Ordu'ya doğru harekete geçtik.
Artık, Karadeniz'in hayran kaldığım o yemyeşil bölgelerinden yavaş yavaş uzaklaşamaya ve dönüş yoluna geçmeye başlayacaktık. Ama önümüzde koskoca 2 gün daha vardı. Kim bilir ne güzel yerler görecektik? Bir sonraki gün Orta Karadeniz'i fethedecektik mesela, onun heyecanıyla Ordu'da bulunan Anemon Hotel'de tatlı rüyalara daldık.
Kaçıranlar için; turumuzun önceki bölümlerine aşağıdaki linklere tıklayarak ulaşabilirsiniz, henüz yazmamış olduklarımı da bekleyeceksiniz artık :)
1.Gün (Amasya-Samsun)
2.Gün (Ordu-Trabzon)
3.Gün (Çamlıhemşin Rize)
4.Gün (Batum)
Ohhh keyifte senin valla. Biz burda şehir kalabalığında gürültüden ölelim sen gez. Ne güzel yerler ya. Uzungöl fotoğraflarını daha önce görmüştüm ama o demirkapı yaylası yok mu bittimm resmen.
YanıtlaSilÇok harika bir yer yaa. Diğer fotoğraflarda güzel ama en çok orayı beğendim.
Memiş ağa konağını da bi tv programında görmüştüm tavanlarında Osmanlı motifleri falan da vardı ama tavana hiç bakmadın heralde :)
Son olarak bu güzel fotoğraflar için teşekkür ediyorum. Devamını bekliyoruz tabi. Bol bol çek sen. En güzellerini seçip koyarsın sonra yine. Haa bak nerdeyse unutuyordum.
Siz blog yazarları toplanıp mı gittiniz naptınız 3 saat önce başka bir blog da karadeniz turumuz başlasın diye bi yazı yazmış :D ya da tesadüf bilmiyorum artık. Bak burda
http://suleuzundere.blogspot.com.tr/2015/07/o-zaman-karadeniz-turumuz-baslasn.html
Gezinin tadını çıkarmaya devam et. Hatta fotoğraf yerine video falan da çek bence daha da güzel olur.
Kendine çok çok dikkat et. Devamını bekliyoruz.
Ayhan ben gideli 1 ay oldu ama, tatil modundan çıkamama, işler güçler anca yazıyorum işte. Bi de fotoları elemekte biraz zorlanıyorum, yavaş yavaş yazıyorum işte :) Bizim tur bitti yani :) Ben de senin gibi en çok yaylalara bayıldım, böyle bir güzellik olamaz. Ayder'e de gittik bak 2.gün onu da oku oralar da çok güzel. Ben de bakayım senin arkadaşının bloguna gittiğim yerleri başkasının gözünden okumak da ayrı keyif olacak.
YanıtlaSilCennet karadenizden de bu kadar güzel bir yazı çıkardı ancak. Gönlünüz hep güzelliklerle dolu olsun , sevgiyle.
YanıtlaSilTigris Driver, çok teşekkür ederim. O güzellikler hepimizin gönlünde olsun :)
SilBiz de senden kopye çekelim.:) Hoş bizim iş arkadaşlarından biri Rizeli, enişte Trabzon'lu ama bakalım; bize faydaları olur mu? Keyifli gezmelerr.
YanıtlaSilbahce perim,
Silkaradeniz insanı başkadır ya, eminim faydaları olur. Benim de çevremde çok karadenizli arkadaşım var hatta birlikte gittiğim arkadaşım İlknur da Karadenizli ama biz turla gittik. Daha düzenli geziliyor ve eğlenceli oluyor. :)
Valla bana.çok güzel katkılar sağlıyor nasip olursa bende rize.pazara gideceğim 17agustosta eşimin ailesi orda ve birçok yeri.görmek.istiyorum senin gezi yazilarina bayılıyorum simdiden liste.hazirlamaya basladim eşim yandı hehe.olsun banane gezicem hak.ettim bir buçuk senenin üstüne olmali yani, 3.senelik evliyim doğru dürüst gezemedim sen.masallah ne gezmissin ya😀bize yer.bırakmamissin, isin espirisi elbette hep boyle gülün ins hepiniz
YanıtlaSilHayatım kitap,
Silgit tabi, yazılarımın faydası olduysa ne mutlu. sen yine listelerini yap, hazırlıklı ol :) yer bırakmadım olur mu? bir sürü yer kaldı, Artvin'de çok aklım kaldı mesela, oralara da git. Rize zaten efsane, her yer çok güzel. Gez canım gez, hakettin sen :) senin de bol fotolu yazılarını bekliyoruz o zaman :)
O nasıl güzel bir yeşildir. Fotoğraflar kartpostal gibi duruyor.. O yeşilleri koklar gibi yapıyorum şimdi..:) Tertemiz bir doğa. Gerçek bir hazine.. Hep öyle kalsın lütfen...
YanıtlaSilİnşallah, öyle kalsın Nahide... mis gibi çim kokusu geliyo di mi :)
SilFotoğraflardan epey eğlendiğiniz belli :))) Turun diğer yazılarını da okudum ama niyeyse bu kısımda daha çok mutlu olmuşsun gibi hissettim. Oraların enerjisi bile bir başka. İnsanı bozulmamış, doğası... Onu korumaya çalışıyoruz diyelim. O akan dereler HES olmasın diye uğraşıyoruz ama dinleyen yok ne yazık ki.
YanıtlaSilFikriyecim karadeniz insanın neden şen şakrak olduğunu da öğrenmiş olduk :) bize de bulaştı 5.günde.:) hes konusu hepimizin ortak yarası. istemiyorum diyorsun olmuyor, dava açıp kazanıyorsun yine olmuyor ne yazık ki... ama karadeniz halkı o dereleri harcatmaz bence. harcatmamalı, harcatmamalıyız...
SilGidebileceğiniz en iyi yere gitmişsiniz, Rize bir tanedir. :))
YanıtlaSilRuhsuz Atmaca,
SilEvet özellikle Rize ve Trabzon yaylalarına hayran kaldık biz de :)
Geçen sene yaptığımız ziplernmiş Karadeniz turumuzu hatırlıyorum paylaşımlarınız okuyunca Dilek:)
YanıtlaSilYemyeşil kareler görmek ne kadar güzel.
Memiş Ağa'nın çözümüne hayran kaldım, değinmeden edemeyeceğim:)
Gezinin Amasya'dan sonraki kısımlarını kaçırmışım sanırım, hemen onlara bir ışınlanayım;)
Ziplenmiş turlar güzel oluyor ya yormuyor insanı :)
SilMuhteşem fotoğraflar....,
YanıtlaSilDoğu Karadeniz gezinizi keyifle takip ettim. Baba tarafından Rize Pazar'lıyım lakin yıllar yıllar oldu köyümüze gitmedik....
Hadi gel köyümüze geri dönelim, Fadime'nin düğününde HORON TEPELİM modundayım şu an....
Hayalcinin Arkadaşı,
SilMuhteşem bir doğa, ben hayran kaldım memleketinize. Arada uğrayın hiç değilse :)
Bir karadenizli olarak imrendim size, o ne güzel resimler öyle :)
YanıtlaSiluzungöl konusunda aynı fikirde değilim ne yazı ki geçen sene gittik resim bile çekemedim kirlilikten. Bir daha da ziyaret etmem sanırım. Ne yazık ki değerlerimizi koruyamyoruz :(
sevgiler
şafak
Dediğim gibi eski halini bilmediğim için kıyas yapamıyorum ama eminim eskiden çok daha güzeldi. Maalesef koruyamıyoruz, güzel olan ne varsa şuursuzca tüketiyoruz :(
SilHarika bir tur olmuş. gerçekten süper yerler !
YanıtlaSilTeşekkür ederim beybi :) evet süperdi her yer...
Sil