Sana dün tepeden baktım Aziz İstanbul... Aaa, bir de ne göreyim? Vallahi bir kez daha düşündüm; "gerçekten şairin dediği kadar var mısın, sahiden sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer mi" diye. Ne yalan söyleyim, acıdım her yerinden binalar, vinçler yükselen o haline bakarken be!
Ne oluyoruz? Neye bu hazırlıklar? O da belli değil... Harıl harıl, şuursuzca binalar dikiliyor her bir köşene. Kıyamet kopacak da bir sen kalacaksın bu dünyada sanki. Ve bu yüzden de tüm dünya sana taşınacak gibi bir telaş var herkeste. Tüm dünyayı taşıyabilir misin sahiden? O kadar yüce gönüllü müsün Aziz İstanbulum?
Biliyorum çok bunaldın bizden. Arada bir nefes almak istiyorsun, eskisi gibi biraz hafiflemek, yeşillenmek istiyorsun. Haklısın da. Yeşiline göz dikmişler. Her bir köşenden ya koca koca binalar fışkırıyor ya da koca koca vinçler. Hayır ortaya muhteşem bir eser çıksa gam da yemeyeceksin ama o da çıkmıyor maalesef. Bi de hala Mimar Sinan'ın Süleymaniye detaylarında kullandığı zekasına hayret ediyoruz pişkin pişkin.
Son dönem yapılarından belli olduğu üzre, ne mimarlıkta ne de mühendislikte fazla yol kat edip sana pek bir faydamız olamadı maalesef (Alafranga tuvalete musluk takma icadımızı saymazsak) En fazla ilerlediğimiz meslek müteahhitlik oldu tahmin ettiğin gibi. E hal böyleyken de çıka çıka, hiç bir estetiği, hiç bir şifresi ve gizemi olmayan, ucube görününmlü binalar çıkıyor ortaya.
"Bu binaların özelliği ne?" diye sorarsan; pek emin değilim ama söylendiğine göre bazıları çok akıllıymış. Vallahi bak. Düğmeye bi basıyormuşsun perdeler iniyormuş, yaaa! Yeşil mi istiyorsun? Tabi onu da düşünmüş bu akıllı binaları diken süper zekalılar, her binanın önüne saksı koymuşlar. Hem o saksıları birleştirince bir sürü, bir sürü yeşil oluyormuş.Yetmez mi ki sana bu kadar yeşil?
Üzülme ama... Hem ne yapacaksın ki sen o kadar yeşili, o kadar ağacı? Central Park'ta, Hyde Park'ta var da ne oluyor değil mi ama? Hiç özenme onlara sen. Hem bize gerekmez öyle ferah ferah, temiz temiz açık alanlar. Alışık değiliz artık böyle yerlere. Otururuz evlerimizde biz "akıllı akıllı". Bizi dert etme Azizim, biz ki seni bu hale getirdik, bize zaten böylesi müstahak.
Ne oluyoruz? Neye bu hazırlıklar? O da belli değil... Harıl harıl, şuursuzca binalar dikiliyor her bir köşene. Kıyamet kopacak da bir sen kalacaksın bu dünyada sanki. Ve bu yüzden de tüm dünya sana taşınacak gibi bir telaş var herkeste. Tüm dünyayı taşıyabilir misin sahiden? O kadar yüce gönüllü müsün Aziz İstanbulum?
Biliyorum çok bunaldın bizden. Arada bir nefes almak istiyorsun, eskisi gibi biraz hafiflemek, yeşillenmek istiyorsun. Haklısın da. Yeşiline göz dikmişler. Her bir köşenden ya koca koca binalar fışkırıyor ya da koca koca vinçler. Hayır ortaya muhteşem bir eser çıksa gam da yemeyeceksin ama o da çıkmıyor maalesef. Bi de hala Mimar Sinan'ın Süleymaniye detaylarında kullandığı zekasına hayret ediyoruz pişkin pişkin.
Son dönem yapılarından belli olduğu üzre, ne mimarlıkta ne de mühendislikte fazla yol kat edip sana pek bir faydamız olamadı maalesef (Alafranga tuvalete musluk takma icadımızı saymazsak) En fazla ilerlediğimiz meslek müteahhitlik oldu tahmin ettiğin gibi. E hal böyleyken de çıka çıka, hiç bir estetiği, hiç bir şifresi ve gizemi olmayan, ucube görününmlü binalar çıkıyor ortaya.
"Bu binaların özelliği ne?" diye sorarsan; pek emin değilim ama söylendiğine göre bazıları çok akıllıymış. Vallahi bak. Düğmeye bi basıyormuşsun perdeler iniyormuş, yaaa! Yeşil mi istiyorsun? Tabi onu da düşünmüş bu akıllı binaları diken süper zekalılar, her binanın önüne saksı koymuşlar. Hem o saksıları birleştirince bir sürü, bir sürü yeşil oluyormuş.Yetmez mi ki sana bu kadar yeşil?
Üzülme ama... Hem ne yapacaksın ki sen o kadar yeşili, o kadar ağacı? Central Park'ta, Hyde Park'ta var da ne oluyor değil mi ama? Hiç özenme onlara sen. Hem bize gerekmez öyle ferah ferah, temiz temiz açık alanlar. Alışık değiliz artık böyle yerlere. Otururuz evlerimizde biz "akıllı akıllı". Bizi dert etme Azizim, biz ki seni bu hale getirdik, bize zaten böylesi müstahak.