Daha önce hiç, kötü bir karakter tarafından anlatılan kitap okumamıştım ben.Yani, hiç kötü bir insanın gözüyle bakmamıştım dünyaya, kitaplardan. Okuduğum kitaplarda anlatan, ya objektif üçüncü bir kişi ya da herkesin kendisiyle bir şekilde empati yapmaktan gurur duyacağı iyi kalpli bir roman kahramanı oldu hep. Taaa ki bu kitabı okuyana kadar..
"Oh kendime geldim yaşasın kötülük" demiyeceğim merak etmeyin. Ama bu kitabı okumak; insanın bakış açısını genişleten, farklılaştıran, empati duygusunu geliştiren bir deneyim.
Kitap "distopik" türde yazılmış bir roman. Yani, geleceğin arzu edilenin dışında olacağını, orada kaosun ve şiddetin hakim olacağını anlatan türden. Ve sanırım ilk defa bu türden bir roman okudum ben.
Romanın kahramanı tüm yasalara aykırı gelen, 15 yaşındaki sokak çetesi lideri Alex. İsminde bile bir mesaj var aslında; "A" olumsuzluk belirtiyor, "lex" de kanun, yasa anlamını taşımakta.
Alex ve çete arkadaşları, kendi aralarında geliştirdikleri rusça kökenli "nadsat" denen argo bir dille konuşuyorlar. Kitabın bir ilginçliği de kullanılan bu dil zaten. Romanda anlatıcı Alex olduğu için bize başından geçenleri anlatırken de bu argo dili kullanıyor. Bu sebeple ilk sayfalarda anlatım bana biraz tuhaf geldi. Ama argoya karşı olduğumdan değildi bu garipseme, bir argo dilinin çevirisini garip bulmaydı biraz da hissettiğim.
Bence argo, çeviriye girdiğinde tüm özelliğini yitiriyor. Dedim ya; insanın empati duygusunu geliştiren bir kitap bu diye; bunu, kendinizi Alex dışında bir de çevirmenin yerine koyup "vay be, kimbilir ne kadar zorlanmıştır bu çevirileri yaparken" derken fark ediyorsunuz bir de. Yine de 1 kaç bölüm geçtikten sonra alışıyorsunuz anlatıma ama sanırım bu kitabın orjinalini okumak daha güzel olurdu; ileride onu da okumayı planlıyorum. Tabi, haftalardır "The Little Prince"le cebelleştiğimi düşünürsek bu kitabın orjinalini kaç ayda ya da senede bitiririm? Onu bilemem :)
Ben biraz okumakta geç kaldım ama kitap çok ünlü. "Modern Klasikler"den sayılıyor. Bunun bir de filmi varmış, izleyenler anlata anlata bitiremiyor. Film izleme konusundaki özürüm azaldığında, yani boş vaktim arttığında izlemek istediğim filmler arasında 2.sırada (ilki Benjamin Button) yer alıyor.
Her ne kadar sinema tarihinde en başarılı roman-film uyarlamalarından biri olarak sayılsa da 1971 yılında Stanley Kubrick tarafından çekilen bu filmi, kitabın yazarı olan Anthony Burgess beğenmemiş. E çok normal ama, kimse bir başkasının hayal dünyasını olduğu gibi filme aktaramaz ki. Yine de sinema dünyasında film, kült filmlerden sayılıyor.
Yeri gelmişken yazara da değinmek isterim ki; yazarın kendi hayat hikayesi de ayrı bir post konusu zaten. Yazara 40'lı yaşlarında beyin tümörü yüzünden 1 yıllık ömrünün kaldığı söyleniyor. Bunun üzerine yazar, eşinin geçimi ve para kazanmak için 12 ayda 6 kitap yazıyor. Sonra yanlış teşhis konulduğunun farkına varsa da yazmaktan vazgeçmiyor. İşte bu psikolojiyle yazdığı 6 kitaptan biri de "Otomatik Portakal"mış.
Yazarın ilginç hayatından bir kesit daha; bir gün karısıyla birlikte Otomatik Portakal'da anlattığı türden serseriler tarafından saldırıya uğramış, hamile olan karısı bu saldırıda bebeğini kaybetmiş ve bu yüzden de eşi daha sonra alkolizme yenilerek hayatını kaybetmiş.
Yazdığı tüm kitaplarda kendi hayatından kesitler eklemiş yazar. En kısa zamanda diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Okuduğumda (etkilenirsem) diğerlerini de burada paylaşırım :)
"Oh kendime geldim yaşasın kötülük" demiyeceğim merak etmeyin. Ama bu kitabı okumak; insanın bakış açısını genişleten, farklılaştıran, empati duygusunu geliştiren bir deneyim.
Kitap "distopik" türde yazılmış bir roman. Yani, geleceğin arzu edilenin dışında olacağını, orada kaosun ve şiddetin hakim olacağını anlatan türden. Ve sanırım ilk defa bu türden bir roman okudum ben.
Romanın kahramanı tüm yasalara aykırı gelen, 15 yaşındaki sokak çetesi lideri Alex. İsminde bile bir mesaj var aslında; "A" olumsuzluk belirtiyor, "lex" de kanun, yasa anlamını taşımakta.
Alex ve çete arkadaşları, kendi aralarında geliştirdikleri rusça kökenli "nadsat" denen argo bir dille konuşuyorlar. Kitabın bir ilginçliği de kullanılan bu dil zaten. Romanda anlatıcı Alex olduğu için bize başından geçenleri anlatırken de bu argo dili kullanıyor. Bu sebeple ilk sayfalarda anlatım bana biraz tuhaf geldi. Ama argoya karşı olduğumdan değildi bu garipseme, bir argo dilinin çevirisini garip bulmaydı biraz da hissettiğim.
Bence argo, çeviriye girdiğinde tüm özelliğini yitiriyor. Dedim ya; insanın empati duygusunu geliştiren bir kitap bu diye; bunu, kendinizi Alex dışında bir de çevirmenin yerine koyup "vay be, kimbilir ne kadar zorlanmıştır bu çevirileri yaparken" derken fark ediyorsunuz bir de. Yine de 1 kaç bölüm geçtikten sonra alışıyorsunuz anlatıma ama sanırım bu kitabın orjinalini okumak daha güzel olurdu; ileride onu da okumayı planlıyorum. Tabi, haftalardır "The Little Prince"le cebelleştiğimi düşünürsek bu kitabın orjinalini kaç ayda ya da senede bitiririm? Onu bilemem :)
Ben biraz okumakta geç kaldım ama kitap çok ünlü. "Modern Klasikler"den sayılıyor. Bunun bir de filmi varmış, izleyenler anlata anlata bitiremiyor. Film izleme konusundaki özürüm azaldığında, yani boş vaktim arttığında izlemek istediğim filmler arasında 2.sırada (ilki Benjamin Button) yer alıyor.
Her ne kadar sinema tarihinde en başarılı roman-film uyarlamalarından biri olarak sayılsa da 1971 yılında Stanley Kubrick tarafından çekilen bu filmi, kitabın yazarı olan Anthony Burgess beğenmemiş. E çok normal ama, kimse bir başkasının hayal dünyasını olduğu gibi filme aktaramaz ki. Yine de sinema dünyasında film, kült filmlerden sayılıyor.
Yeri gelmişken yazara da değinmek isterim ki; yazarın kendi hayat hikayesi de ayrı bir post konusu zaten. Yazara 40'lı yaşlarında beyin tümörü yüzünden 1 yıllık ömrünün kaldığı söyleniyor. Bunun üzerine yazar, eşinin geçimi ve para kazanmak için 12 ayda 6 kitap yazıyor. Sonra yanlış teşhis konulduğunun farkına varsa da yazmaktan vazgeçmiyor. İşte bu psikolojiyle yazdığı 6 kitaptan biri de "Otomatik Portakal"mış.
Yazarın ilginç hayatından bir kesit daha; bir gün karısıyla birlikte Otomatik Portakal'da anlattığı türden serseriler tarafından saldırıya uğramış, hamile olan karısı bu saldırıda bebeğini kaybetmiş ve bu yüzden de eşi daha sonra alkolizme yenilerek hayatını kaybetmiş.
Yazdığı tüm kitaplarda kendi hayatından kesitler eklemiş yazar. En kısa zamanda diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Okuduğumda (etkilenirsem) diğerlerini de burada paylaşırım :)
Kapağı gorunce en tatli kotu karakter bu kitapta dedim nedense :) Bende okumadim ama elimdeki okunacaklardan sonra ilk isim bunu edinmek olacak.
YanıtlaSiloku bakalım sen de, hamilelikte çok vaktin olacak zaten :)
SilBunu okumak şart oldu artık. Senden iyi olmasın değerli bir arkadaşım da önermişti. Filmini de izlemedim kitabı da okumadım sen hem filmi izleyip hem kitabı okumuşsun. Aradaki spoiler kısmını da gözümü kapatarak geçtim okumadığım için kusura bakma.
YanıtlaSilSence önce kitabı mı okumalı filmi mi izlemeli? Yani bi büyüsü varsa bozulsun istemiyorum.
Spoiler yok yazımda yaaa, özellikle dikkat ediyorum en sinir olduğum şeydir benim de. Tam okumadığın için anlamamışsın sen, filmini izlemedim ben Ayhan :) ben önce kitabı okudum, filmi izlediğimde söylerim sana :)
Silcidden ya spoiler sayılmazmış aslında ama şu satırı görünce paragrafı komple atlamıştım valla
SilAlex ve çete arkadaşları, kendi aralarında geliştirdikleri rusça kökenli....
:D
Filmden de bahsedince ben izlediğini sanmıştım :)
Sil:) deep izlemiş. önce kitap diyoruz ama filmi de izlersen belki senin etkinliğe ekleyebilirsin...
SilYanlış teşhis iyi bir şeye vesile olmuş desene. Gerçi benim bir arkadaşım da yanlış teşhis neticesinde namaza başlamıştı.
YanıtlaSilya evet Fikriyeciğim, ama yine zor bir durum ya, kalpten de gidebilir insan :)
Sil:) okudum filmini de izledim. şimdi ne desem yani. ilginç değişik ama okurken de filmini izlerken de zorlandım ben. bunu ben de tuhaf kategorisine sokuyorum. güzel değil çirkin değil tuhaf ama önemli de. gözdelerimden değil ama :) ben diyorum ki bu kitabı neden yazdı acaba:) ne dersin? :)
YanıtlaSilNeden olacak para kazanmak için tabi ki :) deeptone sen söylesene Ayhan önce filmi mi izlesin kitabı mı okusun? :)
Silof course the book first :)
SilBöyle kitapları okumak lazım.. çok güzel yazmışsınız haftada 1 kitap değerlendirmesi yazıyorum http://yagmurtozu.blogspot.com.tr/
YanıtlaSilUğrayacağım Esmanur.
Sil"Orang" kelimesi Malezya dilinde "canlı" anlamına geliyormuş. Yani "Otomatik Canlı".
YanıtlaSilAnthony Burgess bu kitabı hakkında, "tüm hayvanların en zekisi, iyiliğin ne demek olduğunu bilen insanoğluna bir baskı yöntemi uygulayarak onu otomatik işleyen bir makine haline getirenlere kılıç kadar keskin olan kalemimle saldırmaktan başka hiçbir şey yapamıyorum" demiş......
evet Hayalcinin Arkadaşı, kitabın arkasında da var bu bilgiler.
Sililginç bir kitapmış ama yazarın hikayesinden etkilendim ben :) Henüz okumadım okurmuyum bılmıyorum da henuz eger nasıp olursa neden olmasın ılk bolumu atlatabılırsem sonu da gelır senın anlatımına göre :)
YanıtlaSilTakıbe aldım bana da beklerım:)
yazarın hayatı çok etkileyici evet Bal Kokusu... ilk bölüm alışma bölümü ki tüm kitaplarda öyle değil midir zaten? ilgini çektiyse okumalısın bence.
SilMerhaba. Kitabı okumadım ama bir gece filmi izledim. Biraz ağır giden ama çok da düşündüren bir film olmuştu benim için.
YanıtlaSilSonra da demiştim ki kendime; film böyleyse kitap kimbilir nasıldır?
Filmi izle ama sakin bir zamanında izle derim. İyi geceler,
tavsiyen için teşekkür ederim Gülşah, iyi ki kitabı önce okumuşum o zaman. Okumayan birine göre filmi izlemesi daha kolay olacaktır. :)
SilBu kitapla sık sık karşıma çıksa da hiç okusam mı diye içimden geçirmedim. Ama sanırım en kısa zamanda alışveriş listeme eklemem gerek...
YanıtlaSilbence de ekle, değişik bir kitap :)
SilKitabın konusu enteresanmış ama yazarın hayatı daha da enteresan! Ben Türk filmlerinde olur sanıyordum. Yine de "her şer de bir hayır, her hayır da bir şer var" demek istiyorum. Bir yılda altı kitap! Vay be!
YanıtlaSilyok yahu 6 değildir daha fazladır o :) buraya yazmadıklarım da var, sadece etkilendiğim kitapları yazıyorum buraya, üşeniyorum hepsini yazmaya. okurken sıkılıyorum bi de yazamam diyorum bazı kitaplar için. haftada 1 kitap okusak keşke ama imkansız...
SilÇok merak ettim, alınacaklar listeme etkileyeceğim ^-^ Ellerinize sağlık..
YanıtlaSilşimdiden iyi okumalar o zaman :)
SilHım bu kitap kötü bakış açısından anlatılıyorsa kesin okumam lazım:)
YanıtlaSiloku tabi ama etkisinde kalma :)
SilOkumak lazım merak ettim..
YanıtlaSilOkumadım daha ama filmini izledim şimdi kitabı daha çok merak ediyorum :)
Silben de hâlâ filmi izlemedim :) ama kitabı kesinlikle herkese tavsiye ederim.
SilÖncelikle Benjamin Button güzel filmdir. Ben çok sevmiştim.
YanıtlaSilYeşil Yol filmini neredeyse herkes sever ama kitabın yazarı Stephen King o uyarlamadan nefret etmiş. Sanırım kitabın yazarını film mükemmel olsa bile tatmin etmek mümkün olmuyor.
Bu kitabı hep görüyorum ama henüz okuyamadım. En kısa zamanda okuyup filmini izlemek istiyorum. Tabii bu ne zamana denk gelirse.
yeşil yol'un filmini izlemiştim çok etkilemişti. ağladığımı hatırlıyorum. kitabı da abimde vardı ama okudum mu okumadım mı hatırlamıyorum, filmini izlediğim için okumuşum gibi de hissediyor olabilirim. neyse, güzel bir eserdi sonuçta :) şule, ama otomatik portakal'ı kesinlikle okumalısın beğeneceğine eminim. ama önce kitap, sonra film tamam mı? :)
Sil