Wikipedia

Arama sonuçları

23 Şubat 2016 Salı

Oyunlarla Yaşayanlar

Bu kitabı bitirdiğimde, Selim gibi, Turgut gibi yine hayata istediği gibi tutunamamış yeni bir dost kazanmış gibi hissettim.

Oğuz Atay  bu sefer "Coşkun Ermiş" karakteriyle ince göndermeler yapmış küçük aydın burjuvalara. Kaleme aldığı her eserinde çizgisini bozmadan anlatmak istediklerini aynı yöntemle nasıl anlatmayı başarabiliyor ve bunu yaptığı için de her seferinde kendisine nasıl böyle hayran bırakabiliyor bir kez daha anlayamadım.

Çoğunlukla doğu-batı arasında gel-gitler yaşayan, batılılaşmaya meraklı ama belki de hiçbir zaman batılılaşamayacak olan bir toplumda yazdığı oyunlarla tutunmaya çabalayan bir yarı aydının "acıklı güldürüsü" diyebiliriz özetle.

Oğuz Atay'ın günlüğünde bu oyunu nasıl ilmek ilmek oluşturduğunu, karakterlerinin isimlerinden, söyledikleri sözlere, sahnenin dekoruna kadar her bir ince ayrıntı üzerinde nasıl titizlikle durduğunu okumuştum. Bu yüzden bu kitap biter bitmez tekrar Günlük'ü elime alıp bu eserin olduğu bölümlere gömüldüm. Günlük'ten sonra da oyunu tekrar okumak istedim ama tabi sonra "ee Dilek yeter ama, bitir artık bu oyunu ve gerçek hayata geri dön" dedim kendi kendime. Sonra da "tamam ya, o zaman bloguma anlatayım ben bu oyunu" diyerek burada buldum kendimi :)

Bu eseri Oğuz Atay,  zamanında sahnelensin diye Yıldız Kenter'e sunmuş ama o zamanlar pek anlaşılamamış. Bunun hayâl kırıklığını bu sefer daha çok hissettim Günlük'te. Aslında çok daha sonralar bir çok kere sahnelenmiş ama sanırım yine kitaptaki o büyülü etki yansıtılamamış sahnelere.

Aslında eserin hiç sahnelenmeden sadece kitap olarak kalması "oyun" kavramını vurgulamak için oyun formatında yazılmış bir eser olarak da algı yaratabilirmiş, ki hâli hazırda bu şekilde daha büyülü bir etki bırakıyor okuyucu üzerinde zaten. Yani kişileri, dekoru, sahneyi hayâl ederek insan kendi kafasında yarattığı bir oyunun içinde buluyor kendisini.

Konusu itibariyle, alıştığımız ve garip bir şekilde herkesin kendini yakın hissettiği bir tutunamayan hikâyesi olduğunu söylemiştim. Bu arada Oğuz Atay, hem Selim'i hem de Turgut'u unutmamış ve onları da yad etmiş iki yerde. İşte Turgut'a selam çaktığı bölümü aşağıya aktarıyorum:

Coşkun arkadaşlarıyla meyhânededir ve Saffet'le dertleşir:

"  COŞKUN: Sesler duyuyorum yeniden. (Uzaktan bir alaturka müzik duyulur. Fasıl heyeti. Coşkun gözlerini kapar, müziği dinler) Sanki benden başka kimse anlamıyor bu sesleri.
             SAFFET: Ama alaturka sesler bunlar.
 
            COŞKUN: Evet ama onu dinlerken sanıyorum ki bu sesleri kimse benim gibi hissetmiyor.(Alaturka sesler tekrar duyulur: "Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum") Bu sesi yıllarca duymuşum da farkına varmamışım. Ne garip. Ya da başka şeyler hissettiğimi sanmışım. (Gülümser) Eskiden bir arkadaş vardı. Ne zaman bu şarkıyı duysa, "Aman şu adamın altını söndürün!" diye çırpınırdı. Biz de ne kadar gülerdik. Neden gülerdik? Ben artık gülemiyorum Turgut!
         
           SAFFET: Ben Turgut değilim.
           
           COŞKUN: (Gözleri kapalı) Ben artık o adamın altını söndürmek istemiyorum Turgut. (Sesini yükseltir) Turgut, aklını başına topla, durum bildiğin gibi değil. (Sesi titrer.) Milletimizin heyecanına şahit oluyorum Turgut! Bu heyecanı anlatmazsam sanki bu sese ihanet etmiş olacağım Turgut!
         
           EMEL (Merakla): Kim bu Turgut?
(Radyoda spikerin sesi duyulur: "Şimdi de Mustafa Çavuş'un bir eserini dinleyeceksiniz. Eserlerinin çoğu günümüze kalan bu büyük bestecimizin hayatı hakkında ne yazık ki hemen hiç bir şey bilmiyoruz")
       
           COŞKUN: Turgut mu? Mustafa Çavuş gibi biri..."

Görüldüğü gibi içinde bir çok oyun barındıran bu oyun aynı zamanda bir çok tutunamayan da barındıyor Coşkun gibi, Turgut gibi ve hatta Mustafa Çavuş gibi...




9 yorum:

  1. Oğuz Atay öylesine kudretli bir mizah ustası ki, eleştirdiği kesim onu tanıttı :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaptığı kara mizah anlaşıldıysa amacına ulaştı demek, ama keşke görebilseydi bunu.

      Sil
    2. Anlaşıldığını sanmıyorum, kimse kimseyi anlayamaz. Çünkü hiçbir insan kendini kesin olarak tanıyamaz.Lakin o sadece dünyasını açmış ve iyi ki yapmış bunu. Bambaşka ruhlara dokundu ve dertlerine ortak oldu.

      Sil
    3. Orası öyle tabi, ama bu kadar popüler olduğunu görseydi eminim bunu da hicvederdi :)

      Sil
  2. ay yaaaa korkuyu beklerken nası bi kitap ama yaaaa hele o ilk öyküüüü :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "beyaz mantolu adam" değil mi? demiryolu hikayecileri de... aslında hepsi güzel ya!

      Sil
  3. Oğuz Atay gerçekten çok güzel kitapları var. Biraz kitap okuyalım, hayırlı günler

    YanıtlaSil