Artık her gün başka bir şehirde uyanmaya alışmaya başlamıştık :) 3.günün sabahında Maçka'da olduğumuzun gayet farkındaydık :) Yine çok güzel yerler görecek olmanın ve rafting yapacak olmanın heyecanıyla sabahın görmeyen bir vaktinde uyanmıştık.
Benim için ekstra bir heyecan vardı bugün çünkü yıllardır görmediğim eski çalışma arkadaşım Gülden'i de görecektim. İstanbul'da bir dönem birlikte çalışmıştık sonra Trabzon'a taşındı. Hala Trabzon'da yaşıyor o gün işleri yüzünden Rize'de olduğu için Rize'de buluşacaktık. Telefonla ona gezi rotamızı anlattım her ikimiz için de uygun olan bir noktada buluşmaya çalışacaktık.
Bugünkü rotamız çok basit;
1-Rize Çamlıhemşin
:)
"A bu kadar mı "demeyin, Çamlıhemşin başlı başına bir dünyaymış meğer. Neler neler barındırıyormuş bağrında birazdan göreceksiniz. İnsanın ilk gördüğünde gerçekleşmeyeceğini bilse de kafasından "emekli olunca buraya yerleşeyim" diyebileceği bir cennet köşesi.
Aradan bir hafta geçtiği için sıralamayı karıştırmış olabilirim ama 3.gün programımız özetle şöyle oldu; Otelden ayrılıp Sürmene Bıçak Atölyesi'nde ve bir çay fabrikasında kısa birer alışveriş molası verdikten sonra Oflu Ali'nin fıkralarını dinleyerek (Of'tan transit geçtik ) Trabzon sınırından ayrılıp Rize'ye vardık. Tüm gün Rize'nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı doğa harikası yerlerini gezdik ve günün sonunda da güzelim Ayder Yaylasında kaldık.
İnsan burada neye hayran kalacağına şaşırıyor. Fırtına deresinin deli deli akışındaki büyüsüyle ortaya çıkan güzelliklere mi, etrafınızı çevreleyen yemyeşil doğasına mı, sisler içinde ayrı bir büyü katan manzarasına mı yoksa insanda yuvarlanma isteği yaratan doğa harikası yemyeşil yaylalarına mı hayran kalmalısınız bilemiyorsunuz işte.
Tam bir cennet köşesi. Hadi fotolara başlayalım...
Çamlıhemşin'de ilk durağımız Zil Kale oldu. Zil Kale'yi daha önce hiç duymamıştım ve görünce de duymadığıma şaşırdım. Çünkü o kadar güzel bir manzarası var ki, sislerin, bulutların içinde etrafınız binbir çeşit yeşille kuşatılmışken aşağıdan akıp giden dereye baktığınızda zevkten kanatlanıp uçacakmışsınız gibi hissediyorsunuz. İnsana öyle güzel duygular hissettiriyor ki en az Sümela kadar popüler olmayı hak ediyor bence. Bakınız:
Yo yo, halay çekmiyoruz kanatlanıp uçacakmışız gibi olduk işte :)
Muhteşem değil mi?
Yeşillendik :)
Elini uzatsan bulutlara değecekmişsin gibi...
Rize'de yağmurlu bir hava vardı. Genelde küçük küçük insanı rahatsız etmeyen şekilde, bazen de sağanak şeklinde rastladığımız karadeniz yağmurlarına şaşırtıcı bir şekilde hemen alıştık. Gerçekten 1 günde 4 mevsimi yaşıyorsunuz burada, hem de defalarca...
Şenyuva Köprüsü
Şenyuva köprüsünden manzara...
Mikron Köprü
Fırtına Deresi üzerinde böyle artiz artiz pozlar verdiğime bakmayın, aklımdaki "biz bu derede nasıl rafting yapacağız?" gibi deli sorular derenin huzurlu sesini duymama engel oluyordu aslında :)
Bir de şu manzarayı görünce gruptaki trakyalı bir amcanın bize bakıp "yusuf yusuf" şeklinde dalga geçmesine sebep olan bir yüz ifadesine büründük hepimiz :)
Bir de siz izleyin :)
Öğle yemeğimizi bu rafting yapılan alanın kenarındaki bir restoranda yedik. Alabalık ve yöresel yemekleri tattık. Biz yemeğimizi yerken yağmur şiddetini arttırdı ve gözümüz ister istemez Fırtına'ya kaydı. Yağmurla birlikte "Yağmur böyle olursa, raftinge çıkamayız", "ay yağmasa da çıkmayız zaten burada rafting mi olur?" gibi ufak kıvırmalar başlarken, yukarıda izlediğiniz görüntülerden sonra ise 18 kişilik rafting ekibi 6 kişiye düştü. :)
İlknur vazgeçme taraftarı ben de korkmama rağmen vazgeçmeme taraftarıydım. Buraya kadar gelmişken Fırtına'da rafting yapmadan dönersem çok üzülecektim çünkü. Ama içimden "bizim kararımıza bağlı olmadan bir iptal durumu olsun" demiyor da değildim :)
"Rafting yapacağız- yapmayacağız" hengamesiyle yemeklerimizi yedikten sonra tulum eşliğinde sempatik bir karadeniz uşağundan horon dersi aldık ve rafting alanına 6 kişi gittik. Tur bizi beklemeden Ayder'e gidecekti biz de raftingden sonra onlara katılacaktık.
Rafting alanına gittiğimizde eşyalarımızı emanet edebileceğimiz bir yerin olmadığını da görünce geri kalan 6 kişiden 3'ü de vazgeçti. Bu vazgeçen 3 kişinin içinde en kararlısı İlknurdu :) Evli bir çift biz ne olursa olsun gideceğiz sen de gel dediler bana ama o sırada İlknur'u bir an ana haber bülteninde benim vesikalık resmimin yanında ağlarken hayal ettim "gitme dedim ama dinlemedi" diye haykırarak ağlarken :)
Bunda da vardır bir hayır diyerek vazgeçen 16. kişi olarak geride 2 cesur yürek bırakıp otobüsümüze koşturdum ve Ayder'in o güzel manzaralı yolunda raftingi de kendimizi de unutarak yolumuza devam ettik.
Ayder'in en tepesinde meşhur Gelin Düveni şelalesini görmeye gittik ve oradan otelimize kadar keyifle, etrafın tadını çıkara çıkara yürüdük.
Tabi bu arada büyük buluşma da Ayder yaylasında gerçekleşti. :) Gülden annesi, babası ve sevimli oğluşu Jack'i ile beni ziyaret etti. Bir cafede oturup sohbet ettik.
Güldenler ayrıldıktan sonra kaldığımız sevimli ahşap otelde ev yapımı lezzetli yemeklerden yedik. Giriş katında yanan sobanın etrafında oturup çay içip, sohbet ettik. Cesur çiftimiz rafting maceralarını anlatırken biz de rafting yapamama maceramızı anlatıp eğlendik :) Sonra akşam hediyelik eşya dükkanlarına bakmak için Karadeniz'in o alıştığımız uslu uslu yağan yağmuru eşliğinde Ayder'i gezdik. Keyifli bir günün ardından bol oksijen yüzünden kafamız iyi bir şekilde uykuya daldık.
Sabah lezzetli bir kahvaltıdan sonra otobüse binmek için otelden çıktığımızda bu manzarayla karşılaştık. Bu manzara nasıl bırakılır da gidilir ki? "Yemişim Batumunu, ay beni bırakın burada" dedim, "doyamadım ben buraya, buraya yerleşeyim" dedim ama olmadı. :)
E o zaman gökkuşağı altında bir fotom olsun, özledikçe açıp açıp bakarım Ayder'e dedim :)
Çekmelere doyamadığım Ayder gibi hatta Ayder'den daha bakir (Ayder asfaltlanmış ve turistik bir yer haline gelmiş çünkü) bir çok yayla mevcut Karadenizde özellikle Kaçkarlar'da.
2013 yılında bir proje başlatılmış "yeşil yol projesi". Adının "yeşil yol" olduğuna bakmayın aslında beton gibi gri bir proje bu. Çünkü Samsun'dan Artvin'e kadar olan tüm yaylaları asfalt yolla birleştirme vaadiyle bir çok el değmemiş doğal güzellikler yok edilecek. Zamanla da iş çığrından çıkacak ve "asfalt yol yapıldı, petrol istasyonları olsun", "lokanta olsun", "otel olsun", "o olsun", "bu olsun" derken o yaylaların sadece böyle fotoğrafları kalacak elimizde.
Asfalt yol olmayan bir yaylaya da gittik biz daha sonraki günlerde, inanın o doğallığı o güzelliği bozmaya kıyamazsınız.
Yaylaları birleştirmek için yapılacak o asfalt yolu, çocukların okula gitmekte zorlandığı, hastanelere ulaşmanın imkansız olduğu yurdumun unutulan bir çok köyüne yapabilirler aslında...
İsmiyle ironik olan bu projeye dur demek için Change.org 'da bir kampanya başlatılmış. İmza atarak bu kampanyaya destek verebiliriz. Her ne kadar o yaylalardan uzakta yaşasak da belki de ömrümüzde hiç görmesek de yaşadığımız ülkede böyle doğal güzelliklerin olması çok önemli. Herşeyden önce ekosistem için gerekli. Sahip çıkalım... İmzamızı verelim, sosyal medyada ve yakın çevremizde bu kampanyayı yayalım.
Mesajımızı da verdikten sonra rüya gibi geçirdiğim 3.günün sonuna gelmiş bulunmaktayım. 4.gün Batum'da olacağız. Görüşmek üzere... :)
Benim için ekstra bir heyecan vardı bugün çünkü yıllardır görmediğim eski çalışma arkadaşım Gülden'i de görecektim. İstanbul'da bir dönem birlikte çalışmıştık sonra Trabzon'a taşındı. Hala Trabzon'da yaşıyor o gün işleri yüzünden Rize'de olduğu için Rize'de buluşacaktık. Telefonla ona gezi rotamızı anlattım her ikimiz için de uygun olan bir noktada buluşmaya çalışacaktık.
Bugünkü rotamız çok basit;
1-Rize Çamlıhemşin
:)
"A bu kadar mı "demeyin, Çamlıhemşin başlı başına bir dünyaymış meğer. Neler neler barındırıyormuş bağrında birazdan göreceksiniz. İnsanın ilk gördüğünde gerçekleşmeyeceğini bilse de kafasından "emekli olunca buraya yerleşeyim" diyebileceği bir cennet köşesi.
Aradan bir hafta geçtiği için sıralamayı karıştırmış olabilirim ama 3.gün programımız özetle şöyle oldu; Otelden ayrılıp Sürmene Bıçak Atölyesi'nde ve bir çay fabrikasında kısa birer alışveriş molası verdikten sonra Oflu Ali'nin fıkralarını dinleyerek (Of'tan transit geçtik ) Trabzon sınırından ayrılıp Rize'ye vardık. Tüm gün Rize'nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı doğa harikası yerlerini gezdik ve günün sonunda da güzelim Ayder Yaylasında kaldık.
Tam bir cennet köşesi. Hadi fotolara başlayalım...
Çamlıhemşin'de ilk durağımız Zil Kale oldu. Zil Kale'yi daha önce hiç duymamıştım ve görünce de duymadığıma şaşırdım. Çünkü o kadar güzel bir manzarası var ki, sislerin, bulutların içinde etrafınız binbir çeşit yeşille kuşatılmışken aşağıdan akıp giden dereye baktığınızda zevkten kanatlanıp uçacakmışsınız gibi hissediyorsunuz. İnsana öyle güzel duygular hissettiriyor ki en az Sümela kadar popüler olmayı hak ediyor bence. Bakınız:
Yo yo, halay çekmiyoruz kanatlanıp uçacakmışız gibi olduk işte :)
Muhteşem değil mi?
Yeşillendik :)
Elini uzatsan bulutlara değecekmişsin gibi...
Rize'de yağmurlu bir hava vardı. Genelde küçük küçük insanı rahatsız etmeyen şekilde, bazen de sağanak şeklinde rastladığımız karadeniz yağmurlarına şaşırtıcı bir şekilde hemen alıştık. Gerçekten 1 günde 4 mevsimi yaşıyorsunuz burada, hem de defalarca...
Sevdaluk dizisinin çekimlerinin yapıldığı Şenyuva Köyü... Kartpostal gibi değil mi? Benim gibi beceriksizin bile bu fotoyu çekebilmesini sağlayan cennet köşesi. Derenin yanı başında o huzur veren sesiyle, böyle güzel manzaraya bakarak günlerce oturabilir insan.
Şenyuva Köprüsü
Şenyuva köprüsünden manzara...
Fırtına Deresi üzerinde böyle artiz artiz pozlar verdiğime bakmayın, aklımdaki "biz bu derede nasıl rafting yapacağız?" gibi deli sorular derenin huzurlu sesini duymama engel oluyordu aslında :)
Bir de şu manzarayı görünce gruptaki trakyalı bir amcanın bize bakıp "yusuf yusuf" şeklinde dalga geçmesine sebep olan bir yüz ifadesine büründük hepimiz :)
Öğle yemeğimizi bu rafting yapılan alanın kenarındaki bir restoranda yedik. Alabalık ve yöresel yemekleri tattık. Biz yemeğimizi yerken yağmur şiddetini arttırdı ve gözümüz ister istemez Fırtına'ya kaydı. Yağmurla birlikte "Yağmur böyle olursa, raftinge çıkamayız", "ay yağmasa da çıkmayız zaten burada rafting mi olur?" gibi ufak kıvırmalar başlarken, yukarıda izlediğiniz görüntülerden sonra ise 18 kişilik rafting ekibi 6 kişiye düştü. :)
İlknur vazgeçme taraftarı ben de korkmama rağmen vazgeçmeme taraftarıydım. Buraya kadar gelmişken Fırtına'da rafting yapmadan dönersem çok üzülecektim çünkü. Ama içimden "bizim kararımıza bağlı olmadan bir iptal durumu olsun" demiyor da değildim :)
"Rafting yapacağız- yapmayacağız" hengamesiyle yemeklerimizi yedikten sonra tulum eşliğinde sempatik bir karadeniz uşağundan horon dersi aldık ve rafting alanına 6 kişi gittik. Tur bizi beklemeden Ayder'e gidecekti biz de raftingden sonra onlara katılacaktık.
Rafting alanına gittiğimizde eşyalarımızı emanet edebileceğimiz bir yerin olmadığını da görünce geri kalan 6 kişiden 3'ü de vazgeçti. Bu vazgeçen 3 kişinin içinde en kararlısı İlknurdu :) Evli bir çift biz ne olursa olsun gideceğiz sen de gel dediler bana ama o sırada İlknur'u bir an ana haber bülteninde benim vesikalık resmimin yanında ağlarken hayal ettim "gitme dedim ama dinlemedi" diye haykırarak ağlarken :)
Bunda da vardır bir hayır diyerek vazgeçen 16. kişi olarak geride 2 cesur yürek bırakıp otobüsümüze koşturdum ve Ayder'in o güzel manzaralı yolunda raftingi de kendimizi de unutarak yolumuza devam ettik.
Ayder'e vardığımızda kendimi İsviçre alplerinde bayır aşağı kikirdeyerek yuvarlanan Heidi gibi fırlatmak istedim o yeşilliğe. Bu yaşıma kadar böyle bir doğanın içinde bulunmadığım için kendime ve benim gibi betonlaşmış şehirlerde doğup büyüyen milyonlarca insana çok ama çok acıdım.
Ayder'in en tepesinde meşhur Gelin Düveni şelalesini görmeye gittik ve oradan otelimize kadar keyifle, etrafın tadını çıkara çıkara yürüdük.
Tabi bu arada büyük buluşma da Ayder yaylasında gerçekleşti. :) Gülden annesi, babası ve sevimli oğluşu Jack'i ile beni ziyaret etti. Bir cafede oturup sohbet ettik.
Güldenler ayrıldıktan sonra kaldığımız sevimli ahşap otelde ev yapımı lezzetli yemeklerden yedik. Giriş katında yanan sobanın etrafında oturup çay içip, sohbet ettik. Cesur çiftimiz rafting maceralarını anlatırken biz de rafting yapamama maceramızı anlatıp eğlendik :) Sonra akşam hediyelik eşya dükkanlarına bakmak için Karadeniz'in o alıştığımız uslu uslu yağan yağmuru eşliğinde Ayder'i gezdik. Keyifli bir günün ardından bol oksijen yüzünden kafamız iyi bir şekilde uykuya daldık.
Sabah lezzetli bir kahvaltıdan sonra otobüse binmek için otelden çıktığımızda bu manzarayla karşılaştık. Bu manzara nasıl bırakılır da gidilir ki? "Yemişim Batumunu, ay beni bırakın burada" dedim, "doyamadım ben buraya, buraya yerleşeyim" dedim ama olmadı. :)
Çekmelere doyamadığım Ayder gibi hatta Ayder'den daha bakir (Ayder asfaltlanmış ve turistik bir yer haline gelmiş çünkü) bir çok yayla mevcut Karadenizde özellikle Kaçkarlar'da.
2013 yılında bir proje başlatılmış "yeşil yol projesi". Adının "yeşil yol" olduğuna bakmayın aslında beton gibi gri bir proje bu. Çünkü Samsun'dan Artvin'e kadar olan tüm yaylaları asfalt yolla birleştirme vaadiyle bir çok el değmemiş doğal güzellikler yok edilecek. Zamanla da iş çığrından çıkacak ve "asfalt yol yapıldı, petrol istasyonları olsun", "lokanta olsun", "otel olsun", "o olsun", "bu olsun" derken o yaylaların sadece böyle fotoğrafları kalacak elimizde.
Asfalt yol olmayan bir yaylaya da gittik biz daha sonraki günlerde, inanın o doğallığı o güzelliği bozmaya kıyamazsınız.
Yaylaları birleştirmek için yapılacak o asfalt yolu, çocukların okula gitmekte zorlandığı, hastanelere ulaşmanın imkansız olduğu yurdumun unutulan bir çok köyüne yapabilirler aslında...
İsmiyle ironik olan bu projeye dur demek için Change.org 'da bir kampanya başlatılmış. İmza atarak bu kampanyaya destek verebiliriz. Her ne kadar o yaylalardan uzakta yaşasak da belki de ömrümüzde hiç görmesek de yaşadığımız ülkede böyle doğal güzelliklerin olması çok önemli. Herşeyden önce ekosistem için gerekli. Sahip çıkalım... İmzamızı verelim, sosyal medyada ve yakın çevremizde bu kampanyayı yayalım.
Mesajımızı da verdikten sonra rüya gibi geçirdiğim 3.günün sonuna gelmiş bulunmaktayım. 4.gün Batum'da olacağız. Görüşmek üzere... :)
Süper görünüyor vallahi :) Karadeniz iyi de çok yağmur yağıyor ya hu. Ben hava durumuna göre ruh haline giren bir kişilik olduğum için oralarda bunalım geçirebilirim :)
YanıtlaSilKurgucuzihnim,
SilBen de senin gibiyim aslında istanbul'da güneş olmayınca ruhen çöküyorum ama orada etraf o kadar renkli ki yağmur da o kadar uslu uslu yağdı ki rahatsız olmadım aksine ayrı bir ruh kattı :)
bende ayderi gördüm anzeri gördüm eşim rizeli ,rizenin her köşesi cennet ,buraları hep gezdim harika yerler zil kaleye çıkamadım yeni evliydim her tarafa koşturmaktan zil kale kaldı :D
YanıtlaSilfırtına deresi muhteşemdir köprüler süper,fotoğraflarınız ve yorumlarınızla harika bir anlatım olmuş sizin gibi anlatamazdım herhalde
birde ben 2022 de bir termale gitmiştim orası da kaplıcalar olarak çok güzel doğa ile başbaşa odanızın önünden dere akıyor şarıl şarıl gece uyuması çok keyifli oluyor ridos termal orayı da tavsiye ederim bir dahakine umarım kendilerini bozmamışlardır öle çok fazla dört dörtlük hizmet beklemem derseniz doğası için ve termali için gidebilirsiniz.sakin kafa dinlemelik
rize harika inş ben bu sene ağustosda gene gideceğim her yaz ordayım bir tek kanser rahatsızlığımdan ötürü geçen yaz gidemedim oda nasip değilmş bakalım bu sene nasip olur inş
sevgilerimle
Hayatım kitap öncelikle çok geçmiş olsun, vallahi çok şanslısınız ben de sizin yerinizde olsam her yaz orada olurdum :) ayder'in de kaplıcaları meşhurmuş duymuştum inşallah bir dahaki sefere. Artvin de aklımda kaldı zaten. Orayı göremedik maalesef.
SilOrada yaşamak isterdim ne kadar güzel bir hayat olurdu...
YanıtlaSilKesinlikle... :)
SilManzaralar müthis, hayran olmamak edle degil...Havasi Hamburg ile ayni sanki :)
YanıtlaSilUmarim bizde birgün gideriz buraya...Anlatim insanda istek uyandiriyor :)
sule m,
Silumarım gidersin... :)
Her bir kare kartpostal gibi gerçekten bayıldım bittim buralarda insanlar ölümsüz mü yoksa?
YanıtlaSilİnstagramdan da takip ediyordum zaten sen resim attıkça çocuklar azıcık büyüsün bende çok istiyorum bu doğal güzelliklerle buluşmayı.
Kampanyaya destek vereceğim hemen, Batum'u bekliyorum merakla :)
Cocuklu Hayat,
SilCennet gibi değil mi? Kampanyaya destek verdiğin için teşekkürler. :)
:) ay ay evet ayaklarınızı suyun altında kayalar var onlara bağlıyorsunuz ivit :) ya hiçbirini görmedim ama gezinizin en iyi bölümü bugünmüş. ayder fırtına çamlıhemşin o nasıl doğa öyle. çok güzelmiş valla :)
YanıtlaSilevet deepcan, en güzeli burasıydı... :)
SilTek kelime söyleyebilirim: Muhteşem.... Daha fazlasını yazamam çünkü büyülendim..:)
YanıtlaSilBiz de büyülendik nahide...
Silkreatif kuşadasında yaaaaaa yazar sanaaaaa duuuuu
YanıtlaSildeeptone,
Silhmmm, oh başkanımız tatilde :) dönünce yazar evet, turistlerle maceralarını anlatan bir yazı hazırlasın bize :)
Görseller çok güzel sitenizde öyle takipteyim sizi:-)
YanıtlaSilTeşekkür ederim Çitlembik :)
Silayyyy süperrr :) vallahi imrendim. bu turu bende yapmak istiyorumm :) harika bir doğa harika resimler çok güzel anlatmışsınız :) sizi takipteyim bu paylaşımları kaçıramam :) http://apaydindunyam.blogspot.com.tr/ sevgilerimle
YanıtlaSilBu içten, tatlı yorumun için teşekkür ederim Gonca :)
Sil