Wikipedia

Arama sonuçları

29 Ağustos 2014 Cuma

Londra Günlüğü -3

"Ne Londraymış arkadaş! Anlata anlata bitiremedin" dediğinizi duyar gibiyim :)) Bitsin diye uğraşıyorum zaten ama bitmiyor işte. Neredeyse bir ay oldu gideli, ben ise hala 3.günü anlatıyorum  :) Neyse fazla uzatmadan direkt mevzuya dalıyorum yolumuz çok uzun :)))

Londra'da 3.Gün(08.08.2014)

Bugün bulutlu bir Londra'ya uyandık. Bir gün önceki performansımızdan dolayı biz de Londra gibi hafif bulutluyduk bu sabah; ki biraz fazla uyuduk galiba. Uyanıp kahvaltımızı yaptıktan sonra hızlıca hazırlandık ve tekrardan kendimizi Londra'nın o bulutluyken bile fotojenik olmayı başarabilen sokaklarına atıverdik.

"Sokak" demişken şu kareyi de eklemek istedim bu posta. Ülkemizde de yeni yeni başlayan akıllı bisiklet uygulaması Londra'da yerleşmiş durumda. Hemen hemen her sokakta rastlamak mümkün bu istasyonlara.
Madame Tussauds'a gitmek için Baker Street istasyonunda inmek üzere bulunduğumuz semt olan Borough'dan metroya bindik yine.

Üçüncü günkü gezi rotamız şöyle oldu:

1- Madame Tussauds London
2- Oxford Street
3- Shaftesbury Theatre ( The Pajama Game müzikali)

Madame Tussauds London



Madame Tussauds London'ı anlatmadan önce, küçüklüğümden beri adını duyduğum bu kadının biyogrofisini okumak istedim. Aslında doğru olan, oraya gitmeden okumaktı ama üşengeçlik işte! :)

Neyse efendim; siz aynı hataya düşmeyin diye, müze gezisi öncesi  sizlere Madame'ın pek etkilendiğim biyografisini  her derde deva "wikipedia"'dan aktarayım kısaca:

Madame Tussaud'un gerçek ismi "Marie Grosholtz"muş. Tussaud soyadını 34 yaşındayken (1795) evlendiği ve yaklaşık 7 sene evli kaldığı 2 oğlunun babası François Tussaud'dan almış.

Balmumundan heykel yapmasını amcasından öğrenen Marie, amcası öldükten sonra Paris'teki atölyelerin başına geçmiş.Ayrıca Fransız ihtilaline kadar, kralın kızkardeşine sanat öğretmenliği de yapmış. Maalesef, ihtilal patlak verince de kraliyet yanlısı olduğu için tutuklanan Madame Tussaud'a  giyotinle kesilen ve birçoğu dostlarına ait olan kafalardan ölü maskeleri çıkarmak gibi dehşet verici bir görev verilmiş.

Madame Tussaud'un müzesinde kendisine de ait balmumu heykeli bulunmakta
Bu zorlu süreçte eşinden de boşanan Madame Tussaud'a Paris dar gelmiş ve iki oğlunu da alıp İngiltere'ye gitmiş (1802). 33 yıl İngiltere'nin çeşitli şehir ve kasabalarında gezgin olarak sergilediği heykelleri, daha sonra 74 yaşındayken oğullarıyla Baker Street'deki ilk yerleşik yerinde sergilemeye başlamış. Müze, daha sonra 1884 yılında Marylbone Yolu'nda bulunan bugünkü yerine taşınmış ve 1967 yılında da Tussaud Ailesi tarafından özel yatırımcılara satılmış.

İşte müzenin kurucusunun biyografisi ve müzenin kuruluş hikayesi kısaca böyle. Bu bilgilerle donandıktan sonra sıra geldi müzenin keyfini çıkarmaya. Yazı uzamaya başladı galiba, tamam ben susuyorum artık fotoğraflarım konuşsun :)

Marylebone yolundaki "Madame Tussauds London" binasının dıştan görünümü (Bina aslında düz, ben yamuk çekmişim :)))


Oooo kimler varmış burada?



Biraz abartmışım galiba :) Laf aramızda; elimde, burada çektirmiş olduğum bir sürü fotoğraf daha var. İnsan bu kadar ünlüyü bir arada görünce böyle oluyor işte:)) "Balmumundan da olsa birlikte çektirdiğimiz bir fotoğrafceğizimiz olsun" diyor.

Günümüzde Madame Tussuauds, dünyaca ünlü karakterlerinin balmumu heykellerinin bulunduğu bir sergi değil sadece. Bu sergi zamanla; tematik bir şekilde gruplandırılmış, türlü atraksyonların da içinde olduğu 14 bölümden oluşan eğlenceli bir mekana dönüşmüş.

Sergide sırayla gezilen ondört bölümü de kısaca anlatayım size;

-İlk üç bölüm (Party, Bollywood,Film): Party bölümü, kırmızı halıda paparazzilere poz veren starların heykellerinin bulunduğu çok güzel bir karşılama bölümü olmuş. İkinci ve üçüncü bölümler olan Bollywood ve Film bölümlerinde ise dünyaca ünlü film yıldızlarının balmumu heykelleri sergilenmekte.

-Dördüncü bölüm (Sport): Dünyaca ünlü yıldız sporcuların balmumu heykelleri bulunuyor.

-Beşinci bölüm (Royal): Kraliyet ailesinin heykellerinin sergilendiği bölümdür.

-Altıncı bölüm (Culture): Edebiyat ve bilim dallarında dünyaca tanınmış sanatçı ve bilim adamlarının  heykellerinin bulunduğu bölümdür.

-Yedinci bölüm (Music): Ünlü müzisyenlerin, şarkıcıların, pop starların heykellerinin bulunduğu "Music" bölümü en uzun fotoğraf çekme kuyruklarının olduğu bölümdü.

-Sekizinci bölüm (World Leaders): İçlerinde Atatürk'ün de olduğu, dünyada iz bırakmış siyasi liderlerin  heykellerinin yer aldığı "Dünya Liderleri" bölümüdür.

-Dokuzuncu ve onuncu bölüm (Chamber of Horrors & Scream): Korku odası ve çığlıkların tavan yaptığı bölümdür.(Tabi London Dungeon'dan sonra bana karikatür gibi geldi bu bölüm)

-Onbirinci bölüm (Behind The Scenes At Madame Tussauds): Balmumu heykellerinin perde arkasını yani nasıl  hazırlandığını  gösteren bölümdür.

-Onikinci bölüm (Sprit Of London Ride): Londra'nın meşhur taksileri olan Mini Cub şeklinde yapılmış iki kişilik vagonlarla, geçmişten günümüze Londra'nın tarihinde keyifli bir yolculuğun yapıldığı en çok keyif aldığım bölümdür kendisi.

-Onüçüncü bölüm (Marvel Super Heroes): Çocukların bayıldığı super kahramanların balmumu heykellerinin sergilendiği bölüm

-Ondördüncü bölüm ( 4D Movie Expreience): Çocuklar kadar büyüklerin de bayılacağı, Londra'nın Marvel kahramanları tarafından kurtarılmasını anlatan 4D sinema gösterisi.

Yaklaşık 3 saatimizi alan bu eğlenceli geziden sonra rotamızı önceki gece şöyle bir uğradığımız Oxford Street'e yönelttik.


Oxford Street




Nişantaşı mı desem, İstiklal Caddesi'nin trafiğe açık hali mi desem, nereye benzeteceğimi bilemedim ben bu caddeyi ama çok bildik, çok tanıdık gelen ve sanki daha geçen hafta buradaymışım hissi uyandıran bir cadde burası. Hani ilk defa bir yere gidersiniz de en kalabalık, en yoğun, en merkezi yerine gidince "Aaaa, burası da bizim "şey" gibiymiş yahu dersiniz" ya,  işte burası da öyle bir yer. Onun dışında pek bir numarası yok yani. Yoksa; adım başı olarak "Zara", "H&M", "Mango", "M&S" mağzalarını diz, olsun sana Oxford Street. He tabi, John Lewis, Primark, HMV gibi İstanbul'da olmayan mağazalar da var.

Oxford Street'in Regent Street ve Bond Street caddeleriyle kesiştiği Oxford Circus
Oxford Street'in asıl cazibesi bence konumundan kaynaklanıyor, çok merkezi bir yerde. Bir kere, bir turistin gitmek isteyeceği her yere çok yakın hatta çoğuna yürüme mesafesinde. Bir yerden bir yere gitmek için de genelde aktarma merkezi olarak burası tercih ediliyor. "Hazır gelmişken bir iki mağaza bakalım" mantığı çalışıyor tabi :))

Biz de aynı mantıktan yola çıkarak; Madame Tussauds'dan sonra saatimize bakıp, "Oooooo, akşamki müzikale de yıl varmış! Eee ne yapalım peki? Zaten müzikale de çok yakın, hem de bir iki mağaza bakarız fena mı?" diyerek bilin bakalım nereye gittik?  :))


Reklamlarıyla meşhur olan John Lewis Mağazası

Ve reklam tercihini Oxford Street'de yürüyen herkesin elinde görebileceğiniz poşetlerden yana kullanan Primark :)) 
Dünya'nın en büyük Nike mağazası olan Nike Town
Oxford Street'i dört bir koldan kuşattığımız için, bir kısmımız yürüyerek bir kısımımız otobüs'e binerek (metro da olabilir tam hatırlamıyorum ara verince hafıza gidiyor tabi :) ) Tottenham'a varıp birbirimizle buluştuk ve biraz ilersinde unutulmaz Brodway müzikali olan "The Pajama Game" in sahnelendiği Shaftesbury Theatre'ı bulduk. Orayı bulmuş olmanın verdiği huzurla hemen karşısında yer alan bir restaurantta yemeğimizi yedik. Ve tarihi tiyatro binasına girdik.


Shaftesbury Theatre ve The Pajama Game Müzikali

Shaftesbury Theatre Binası
O tarihi binada 1950'li yılların başında Brodway'de gösterime girmiş bir müzikali izlemek gerçekten muhteşem bir histi. Biletleri alırken bu kadar eğleneceğimizi hiç tahmin etmemiştik üstelik. O şarkıların güzelliği, oyuncuların tatlılığı, dansların uyumu gerçekten görülmeye değer. Müzikale çok meraklı biri olmadım hiçbir zaman ama böyle bir gösteriyi izlediğim için çok ama çok mutlu oldum.

Shaftesbury Theatre Salonu

Dikkat dikkat! Bu fotoğraf  www.broadwayworld.com adresinden alınmıştır. (Evet arakladım ama ne yapayım? Böyle havada uçan insanların performanslarını benim çektiğim kıytırık fotolarla anlatmak olmazdı.) 

Çektiğim fotoların arasında en güzel olanı buydu; gerisini siz düşünün artık :))
Bir pijama fabrikasında çalışan işçilerin saat başı için 7,5 cent zam istemesiyle işveren ve işçi temsilcileri arasında yaşanan çekişmelerin anlatıldığı; olayların içinde insanı mutlu eden herşey; aşk, dans, müzik, kahkaha, eğlence, hatta pikniğin bile olduğu çok güzel bir müzikaldi.

Müzikalden gülümseyerek çıktığımızda Londra'nın o meşhur yağmuruyla da tanışmış olduk. Kendisi bize, eve gidene kadar keyifle eşlik etti. Müzikal ve uslu uslu yağan yağmur... Londra gerçekten çok güzeldi.

Bu güzel şehirdeki 3.günümüzü de bitirmiştik. Her günümüz dolu dolu geçmesine rağmen; gitmeyi, görmeyi istediğimiz daha çok yer vardı ve elimizde sadece bir günümüz kalmıştı.

Gezimizin son gününde nerelere gitmeyi tercih ettik? Başımıza neler geldi? Hepsinden en heyecanlısı, ben 4.gün yazısını kaç günde yazacağım? :) Hepsinin cevabı az sonra değil de pek yakında bu blogda! Takipte kalınız...

















4 yorum:

  1. Ya resmen Londrayı gezdim sayende çok teşekkürler Dilekcim. Fotoların ve anlatımına bayıldım ben ara ara gelir okurum bunu artık hehe :)

    YanıtlaSil
  2. Canım benim, ne demek, sen sıkıldıkça çık çık gel böyle, ben çok mutlu olurum. Bu postu hazırladığımda bloggerı çok etkin kullanmıyordum, o yüzden yoruma aç benim eski postlarım :)

    YanıtlaSil
  3. Ne Baker Streetmiş arkadaş. Kimi merak etsek oradan :)
    Kadına aşırı zor bir görev vermişler, yani kafasını kesseler belki daha az acı çekerdi sevdiklerinin balmumu kafalarını yapmaktansa...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Yeliz, ilginç bir hayatı varmış kadının.

      Sil