Wikipedia

Arama sonuçları

19 Ağustos 2014 Salı

Londra Günlüğü -2

Londra'da 2.Gün(07.08.2014)


Londra bizi, ikinci günümüzde de yine güneşli yüzüyle karşıladı. Tesco'dan aldığımız nevalelerle kahvaltımızı yaptıktan sonra hızlıca haritamıza bakıp gezi planımızı yaparak Borough Road'da yer alan dairemizden çıkıp çok yakınımızda olan Borough metro istasyonuna doğru yol aldık.

2. Gün Gezi Rotamız şöyle oldu:

1- King's Cross Station (Harry Potter Platform 9 3/4)
2- Buckingham Palace (Green Park'tan)
3- Big Ben & Westminster
4- London Eye
5- London Dungeon
6- Picadilly Circus
7- Regent Street
8- Oxford Street

Harry Potter's Platform 9 3/4 - King's Cross Station


King's Cross'a gitmek gibi bir planımız yoktu aslında. İlk olarak Buckingham Palace'da öğlen 11:30'da askerlerin nöbet değişim törenlerini izlemekti niyetimiz. Daha vaktimizin olduğunu görünce metroda istasyonlara bakarken, King's Cross İstasyonu gözümüze ilişince de, planımızda aniden ufak bir değişiklik yapıp, Harry Potter'ın şu meşhur duvar sahnesinin çekildiği Platform 9 3/4'i  görmeye karar verdik ve King's Cross Station'da indik metrodan.


 Platformun önünde sıraya girmiş Harry Potter hayranları ve onların fotoğraflarını çekmek için bekleyen ebeveynler. Ben mi? Yok ben sırada falan değildim. Ben sadece araştırmacı blogger olarak oradaydım :) (Laf aramızda Harry Potter'ı hiç seyretmedim) Bu arada King's Cross İstasyonu gördüğümüz diğer istasyonlardan biraz farklı olarak tarihi bir dokuya sahipti. 


Platform'un hemen yanında Harry Potter'la ilgili hediyelik eşyaların satıldığı bir de mağaza mevcut.

The Harry Potter Shop At Platform 9 3/4



Green Park

Dünyanın en kalabalık şehirlerinden biri olmasının yanı sıra dünyanın en yeşil şehirlerinden biri olma özelliğini de taşıyor Londra. Şehrin en merkezi yerlerinde insanların kolayca ulaşabilecekleri, yürüyüş yapabilecekleri, iş çıkışı kafalarını dinleyebilecekleri sayısız parka rastlamak mümkün. Biz de bu parklardan biri olan Green Park'ı dolaşarak gittik Buckingham'a.

Bulunduğumuz saat itibariyle orada bulunanların çoğunun tek derdi törene yetişmek ve töreni izleyebilmekti. Ama etrafta oturup dinlenenler, top oynayanlar, bisiklete binenler de vardı.


Buckingham Palace


Ve işte İngiliz kraliyet ailesinin resmi ikamet adresi Buckingham Sarayı ve askerlerin gerçekleştirdiği nöbet değişim töreni.



Biz ki "Beleştepe" den maç izleyen bir milletin evlatlarıyız, gerekirse o sarayın kapılarına tırmanır yine de o nöbet değişim törenini izleriz! 





Victoria Anıtı ve Buckingham Sarayı

Sarayın içini de ziyaret etmek mümkün. Fakat bizim zamanımız kısıtlı olduğu için böyle fazla zaman gerektiren ziyaretleri "başka sefere canım ya!" diyerek ve başka bir zamana erteleyerek genel bir hızlandırılmış tur yaptık.

Westminster Sarayı & Big Ben 

Westminster Sarayı, İngiliz Parlamentosu'na ev sahipliği yapan binadır. Bu bina 1834 yılında çıkan yangında büyük hasar görmüş ve uzun bir süre sonra binaya bir kule ve saat (Big Ben) eklenerek bugünkü ihtişamına kavuşmuş.

Westminster Binası ve meşhur Big Ben... 
Yapılan anketlerin çoğunda "Birleşik Krallık'ın en önemli simgesi" seçilen, dünyanın en büyük dört cepheli saatlerinden ikincisi olan Big Ben bulunduğu her fotoğraf karesinde çok güzel ama canlı canlı karşınızda durması muazzam...


Bu saatin asıl adı aslında "Saint Stephen's Tower" (Aziz Stephen'in Kulesi") mış. "Big Ben" (Büyük Benjamin) adı, kulede yer alan beş çandan biri için kullanılırmış. Bu çan tam saati, diğerleri de dört çeyrek saati gösterirmiş. Zamanla "Big Ben" çanının ismi kuleyle özdeşleşmiş.

Westminster ve Big Ben... Çekmeye doyamadık :)
Westminster ve Big Ben'i yakından görüp selfie, panoramik her türlü fotoğraf çektikten sonra Westminster Bridge üzerinde Thames Nehri'nin kıyısına doğru yürüdük. İkinci günümüzün büyük bir kısmını insan ruhuna çok iyi gelen bu kıyıda geçirdik diyebilirim.

Thames nehri kıyısı; oturup dinlenebileceğiniz, Big Ben'e karşı birşeyler atıştırabileceğiniz ve sonra London Eye'a doğru yürürken Big Ben'i ve London Eye'ı arkanıza alıp, yanınızdakilere de sarılıp sarılıp poz verebileceğiniz muhteşem bir kıyı. Akvaryum, London Dungeon, London Eye, tursitik hediyelik eşya satan dükkanlar gibi "Londra'da yapılması gerekenler" listesinin bir çoğu bu kıyıda bulunmakta.

London Eye


Veee Londra'nın gözü, London Eye'a uzuuuuuuuuuuun bir kuyruğun ardından yaka paça binmeyi başardık. Bu uzun kuyrukta kendimizi ülkemizdeki gibi hissetmemizi sağlayan, her milletten olan kuyruk arkadaşlarımıza sevgilerimi yolluyorum. Yarattıkları bu içten ambiyans için minnettarız kendilerine :) Herşeye rağmen üzerinde olup Londra'yı izlemek ve birazdan göreceğiniz kareleri yaşamak muhteşem bir his...


Biz çok güzel olduğumuz için, şimdi sizin dikkatinizi arkamızdaki Big Ben çekmemiştir. (Evet ekranı da kaplamışız birazcık, ondan da olabilir :) ) Big Ben manzarası için bir aşağıdaki fotoya bakınız please!

 London Eye'dan Westminster Sarayı, Big Ben & Westminster Bridge

Bu da London Eye'dan değişik bir açı...
London Eye'dan Hungerford Bridge manzarası

Yan kapsüldeki komşularımız :)


Aramızda London Eye'a ve Madame Tussaud'a daha önce gidenler olduğu için London Eye'a ve Madame Tussaud'a 3'er kişi gidecektik. Toplu bilet alımlarındaki indirimden yararlanarak Madame Tussaud ve London Eye'a 3'er ve London Dungeon'a da 5 bileti indirimli bir şekilde aldık. Madame Tussaud farklı bir bölgede olduğu için onu yarına sakladık ve hep birlikte London Dungeon'a girmeye karar verdik.


Aldığımız Biletler

The London Dungeon

Daha önceden adını duymuştum ama korkunç olması dışında nasıl bir gösteri olacağı hakkında bir fikrim yoktu. Bizi bir trene bindirecekler, etraftan korkunç yaratıklar çıkacak biz de en çok çığlık falan atarız sanmıştım. Hiç olmazsa oturup dinleniriz düşüncesiyle (ki buna çok ihtiyacımız vardı) London Eye'dan iner inmez kendimizi bu garip ve fantastik dünyanın içine attık.

The London Dungeon

Londra tarihinde yer almış "Karındeşen Jack" , "Büyük Londra Yangını", "İşkence" ve "Veba" gibi korkunç tarihi olaylardan esinlenerek ve ziyaretçilere kara mizahla karışık, aynı havayı yaşatmaya çalışan tiyatromsu bir aktivite The London Dungeon.

Ziyaretçilerin her bir bölüme kendi ayaklarıyla gittikleri, sonra da çığlık çığlığa birbirinin arkasına gizlenmeye çalıştıkları, kimi zaman yayılan kokulardan midelerinin alt üst olduğu 18 ana gösteriyi barındıran bu etkinlik haliyle hayal ettiğim gibi pek dinlendirici olmadı bizim için.

En sonundaki "Drop ride to doom" denilen bölümde habersiz çektikleri evlerden ırak hallerimizin olduğu fotoğraflarla karşılaşma anına da büyük bir metanet gösterdikten sonra (ki bence en zoru buydu :))) ) gerçek dünyanın o güzel kollarına koştuk hemen.



The London Dungeon Girişi

The London Dungeon'dan çıktıktan sonra binanın dinlenme salonunda ve dışarıda Thames'ın kıyısındaki banklarda uzun süre dinlenip Picadilly Circus'a gitmek üzere metro istasyonuna yöneldik. Picadilly Street'i, Regent Street'i, Oxford Street'i hakkını vererek gezemesek de şööyle üstünden bir tur atıp, hepimizin durup durup "Ayyy, ama evimiz çok güzel!" demesine sebep olan dairemize geri döndük.

Bu dolu dizgin ikinci gün yazımı; Picadilly ve Oxford Street'i (daha sonraki günlerde de oralara gittiğimiz için) atlayarak Regent Street ve orada yer alan Hamleys'in fotoğraflarıyla bitirmek istiyorum;

Regent Street


Üzerinde çok lüks mağazaların bulunduğu Regent Street mimari açıdan Paris'i andırıyormuş. (Ailemizin Evliya Çelebisi Nilüfer ablam öyle söyledi.:)) ) 

Hamleys

Regent Street üzerinde yer alan dünyanın en büyük oyuncakçı dükkanlarından biri olan 7 katlı Hamleys'de yorucu ama çok keyifli geçen ikinci günümüzü sonlandırdık. 

Vallahi ben yazarken de çok yoruldum, gerçekten ikinci günümüz çok tempolu geçmiş. Bakalım üçüncü günü yazarken neler hissedeceğim? (Yazar burada 3.günü de yazacağını belirtmek ve okuyucusuna "takipte kal!" mesajını vermek istemiş olabilir:) )






2 yorum:

  1. Bayıldım yaaa cidden vuuu. O London eye şeysine nasıl bindiniz çok yüksek o yaa :) Harika ellerine sağlık .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Vallahi biraz zor oldu ama binebildik :) Şansımıza hava da güzeldi, Londra ayaklarımızın altındaydı, büyüleyiciydi.

      Sil