Ekmek almak için evden çıkan oğlunun, dokuz ay sonra ona hiç yakışmayan bir tabutla geri dönüşünü izleyen bir anne...Teselli etmenin imkansız olduğu, onun acısının yanında kelimelerin ne kadar yetersiz hatta anlamsız olduğunu hissettiren bir anne...
Oysa hayalleri vardı oğluna dair her anne gibi; okuyup adam olacaktı Berkin, evlenecekti, gelin getirecekti annesine. O torunlarına bakacaktı, yaşlandığında da oğlu ona... Bu kadar basitti aslında hayatı, etrafta olup biten çetrefilli pis oyunlardan uzak...
Ben dayanamıyorum; ya onun yüreği nasıl dayanır peki, o tabutta yatanın gözünden sakındığı kınalı kuzusu olduğuna?... Nasıl verir biricik evladını, Berkinini, hayalleriyle birlikte o kara toprağa?
Yazılanları, çizilenleri sonuna kadar okuyamıyorum. "Güle güle, rahat uyu" gibi sözler de söyliyemiyorum, kabullenemiyorum; nasıl ağıza alınır ki 15 yaşındaki bir çocuğun ardından ölümü çağrıştıran sözcükler? Şaşkınım... Kimse inandırıcı gelmiyor. Herkeste bir menfaat, hepsinde kirli oyunlar seziyorum. Güvenemiyorum...
İnandığım, güvendiğim tek gerçek; o annenin gözlerindeki acı ve çaresizlik...
Bir yandan üzülüyorum, bugüne kadar bir hiç uğruna solup gitmiş olan diğer fidanlara, bir yandan öfkeleniyorum bu pis oyunlara sebep olanlara, diğer yandan da endişe duyuyorum yaşayan öteki fidanlar adına...
Bir de çok merak ediyorum; dünyayı bile ayağa kaldıran bu olayla ilgili tek endişesi, sadece ve sadece "dolar"ın bu ölümden nasıl etkilendiği olan bir başbakanın daha ne kadar küçülebileceğini çok ama çok merak ediyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder