Wikipedia

Arama sonuçları

13 Kasım 2014 Perşembe

Bir Bloggerın İtirafları

Uzun süredir blogumda yazılar yazmama rağmen diğer bloglarla takipleşmenin ve onlarla etkinliklere katılmanın önemini yeni yeni anlamaya başladım. İtiraf etmeliyim ki; ilk başlarda, tek bir takipçisi bile olmadığı halde "Canlarım, biliyorum bir hayli ihmal ettim sizi" gibi cümleler içeren şuursuz postlar yayınlayan, kendi halinde, garip bir bloggerdım ben :)

Bu durumda, herhangi bir Word belgesine yazıp kaydetmekle, bloga yazıp yayınlamak arasında hiç bir fark olmuyor tabi. Ama yine de "Niye kimse bana yorum yapmıyor ya!" diye sızlanmama engel olamıyordum. Hatta hiç unutmuyorum bir arkadaşıma zorla yorum yaptırmıştım (kendimden utanıyorum şu an ama gerçek bu, üzgünüm ben böyle karanlık bir geçmişe sahibim :) )

Evet evet, itiraf etmem gereken başka şeyler de var; Blogger'dan beklediğim ilgiyi göremeyince çevresinden göremediği ilgiyi arayan ergenler gibi ben de sosyal ağlara çevirmiştim gözümü ve büyük bir özgüvenle demiştim ki kendime; "Bu yazdıklarımı Facebook'ta, Twitter'da -Allah ne sosyal ağ verdiyse artık- hepsinde paylaşayım da yeri göğü yerinden oynatayım, Allah Allah tutmayın ulen beni!" Öyle dedim demesine de, sosyal ağlarda asla tutarlı bir şekilde varlık göstermeyi başaramayan biri olarak, o özgüven nereden geliyordu bilmiyorum ama sesimi duyuracağım kitlenin de boyutunu içten içe tahmin ediyordum aslında.

Buna rağmen bir umut işte, postlarımın linkini sosyal hesaplarda paylaşıp, blogumun okunma sayısını takibe koyuldum yine de. Sadece okunmak ve okunduğumu bilmek istiyordum hepsi bu. Okunma sayısında bir nebze hareket olsa da öyle yeri göğü oynatacak bir sonuçla karşılaşmadım doğal olarak ama profillerimde yayınladığım postları like edenler, hatta linkin altına yorum atanlar ( kendi rızalarıyla :) ) bile oluyor diye nasıl da seviniyordum ilk başlarda görmeliydiniz, kıyamam kendime yaa! :)

Bu çabalarım sonucunda da okunma oranlarına baktığımda; 400 kişilik Facebook hesabımdaki okuyucu kitlemin tahminen 30'u geçmediğini, "takibe takip" vaadiyle edindiğim Twitter takipçilerimin aslında birer hayalet olduklarını gördüm. (Böyle :) mi yapsam, şöyle :( mi yapsam bilemedim şu an)

Bunun dışında yakın çevremde yazılarımı takip eden özellikle Meryem Teyzem (kendisi, yazılarımda ondan bahsetmemi istiyor, Ayla Teyzem'den bahsedip ondan bahsetmediğim için azcık gücenmiş bana, "teyzelerin en entellektüeli, seni çok seviyorum!" ) kuzenlerim ve arkadaşlarımı da işin içine katarsam toplamda 60'ı geçmeyen korsan takipçim vardı. "Korsan" diyorum çünkü blogumda resmi olarak beni takip etmeyen takipçilerimdi bunlar. (Yeri gelmişken buradan mesajımızı da verelim "Korsana hayır, takibe evet!" :) )

Sonra vakit buldukça farklı bloglar okumaya başladım ve gördüm ki, bu blog işleri benim sandığım gibi yürümüyormuş. Ben şekil-şemayı çözmeye çalışırken; diğer bloggerlar etkinlikler yaparak, oyunlar oynayarak Blogger'ın dibine kadar sefasını sürüyorlarmış. Ben de boşuna kendi kendimi "Niye kimse beni okumuyor yaa?" diye yiyip duruyormuşum.

Hal böyleyken, "Attan düşenin halinden attan düşen anlar" (Yoksa eşek miydi o? Hep karıştırıyorum) diyerek, yazdıklarımı okuyacak ve okuduğunu belli ederek beni çok ama çok sevindirecek blogger arkadaşlarımla kaynaşıverme çabalarına giriştim ben de. İyi de etmişim. Çünkü yazdıklarımın "gerçekten" okunduğunu bilmek ve aynı dili konuşan yeni dostlar edinmek çok güzel.

Tüm bu aydınlanmanın ardından bile Blogger'ı hala etkin bir şekilde kullandığım söylenemez. Buna vaktim yok çünkü. Ama blogla ilgili bir sorun yaşadığımda bana yardımcı olmaya çalışacak güzel dostlar ediniyorum, daha ne olsun?










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder