Aslında sizlere tatilden, çiçek,böcek gibi lay lay lom konulardan bahsetmek isterdim, ama son günlerde yaşadığımız olaylar, hepimizin içinde birtakım duygular biriktirdi. Ben de "ne olacak bu memleketin hali?" endişesine kapılıp siyasi konular tarzım olmamasına rağmen bu olanlara duyarsız kalamayıp düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Gezi parkı Topçu Kışlası görünümlü AVM Olsun mu ?
Taksim'i severim, öğrencilik yıllarımdan beri arkadaşlarımla gittiğim, İstanbul'da doğup yaşayan her insan kadar anıları olan biriyim, ama doğrusunu isterseniz Gezi Parkı'na uğramışlığım bir elimin parmak sayısı kadar azdır neredeyse. Gezi Parkı'nın Topçu Kışlası'na dönüştürülüp dönüştürülmemesi benim hayatımı fazla etkilemeyecek ama insanları gazlarla zehirleyerek Topçu Kışlası yapma fikrini dayatmaya çalışan bir hükümet var ise zaten benim hayatımı hiç değiştirmeyecek olan bu kışlayı ben de istemiyorum o zaman. "İnatsa inat, hadi bakalım" diyor insan ister istemez.
Oraya tarihi bir yapıyı tekrardan (!) yapmak, ülkeyi nevrotik bir duruma sürükleme pahasına, bu kadar önemli mi yani? Gezi Parkı'nın durumundan memnun değilseniz eğer, park olarak restore edin o zaman. Sonuçta orası da tarihi bir park olma yolunda ilerliyor. Ne bileyim turistik bir park yapın mesela.Öyle çok da çılgın bir proje olması gerekmiyor insanları memnun etmek için. Bu çözümler bizim aklımıza geliyor da neden sizin aklınıza biber gazı geliyor?
Özgürlük Meselesi
Aslında sorunun Gezi Parkı meselesi olmadığını her iki taraf da bal gibi biliyor.Sorun "Özgürlük" meselesi.
Biz Türkler her şeyi sineye çekebiliriz. Ekonomi yerlerde sürünür, dünyanın en pahalı benzinini kullanırız, bankalarımız hortumlanır da yine de zamlarla ayakta durmaya çalışırız kimsenin gıkı çıkmaz, hatta bunların mizahını yapar eğleniriz. Deprem olur, sel olur herkes birbirine kol kanat gerer, devletten beklenmesi gereken yardımların alasını birlik içinde halk olarak biz gerçekleştiririz, onunla da kalmaz çevremizdeki komşularımıza da yetişiriz, devletin baş edemediği terör belasına kınalı kuzularımızı kurban ederiz, şehirlerimizde bombalar patlar günahsız bebeleri ellerimizle kara topraklara veririz yine de başımız önde vatan sağ olsun deriz. Amaaaaaaa! Göçebe genlere sahip bir toplum olarak özgürlüğümüzü "YEDİRTMEYİZ ! " Tarihte de böyleydi her zaman böyle olacak. Osmanlı'nın en dip dönemlerine kadar direnen Türkler, birilerinin himayesine gireceğini anladığı anda "çıldırmadı mı?" Bizim de en hassas damarımız bu. Basmayın bu damara!
Fikir ayrılıkları olabilir, toplum olmanın doğasında vardır zaten. Herşeyin çözümü olur, her sorun halledilebilir ama halkını konuşturmazsan, medyanı, sanatçını,gazetecini susturrmaya çalışırsan elini başına koyar bu olay neden bu kadar büyütüldü diye sorarsın kendi kendine. Akıllıysan bardağın taştığını anlar, ılımlı bir politika izler yoluna devam edersin, eğer kibrine yenik düşüp herkesi dize getirmeye çalışırsan sonuçlarına katlanırsın.
Hükümetin bu olayı acil olarak çözmesi gerekiyor. Çözmek için ılımlı bir adım atılmazsa eğer, bu işin içinde bir art niyet, bir nemalanma aranmaya başlanacaktır haklı olarak. Bu ülkeye hizmet etmek için oradaysanız "Hizmet bizim işimiz, durmak yok yola devam" diyorsanız eğer, bu olayı kimsenin burnu kanamadan çözmek de sizin işiniz olmalı.
Öyle ya da böyle eleştirilseniz de, eski görüşlerinizden ötürü herkesin kafasında bir soru işareti bıraksanız da bu halk seçti sizi. Kimi bir mübadiliniz olmadığına inandığı için, kimi çalışkan bulduğu için, kimi inandığı için. Siz hükümet olarak size bu kararları alma yetkisi veren halkınızı dinlemez, onları pıstırıp bir kenarda oturtmaya çalışırsanız, demokrasiden bahsedemezsiniz, bahsedersiniz de inandırıcı olamazsınız. "Halkına zulmedenler ayakta kalmayacaklardır" diyerek uyardığınız Esad'ın halkını kucakladığınız gibi Gezi Parkı'ndaki gençleri de kucaklamanızı bekliyoruz, onları gazlarla zehirlemenizi, tomalarla püskürtmenizi ya da onları "çapulcu" gibi söylemlerle yaftalamanızı değil. Aksi takdirde Arap yarımadasında esen bahar yelleri ülkemizi de etkisi altına alacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder