Son günlerde yaşadığımız
olaylarla ilgili olarak olur da yüzlerce yıl sonra tarihe ışıklık edecek hiçbir
belge kalmaz endişesi ve torunlarımıza sağlam, güvenilir bir belge olması
düşüncesi ile Gezi Parkı olayları ile ilgili yazmaya devam etmeye karar verdim. Olayın
siyasi dokümantasyonu kayıtlarda mevcut zaten ben bu yüzden magazinsel
tarafıyla ilgilenip gelecek nesillere bu yönde belgeler bırakmak
istiyorum. Zaten tarihi kayıtlara bakarsak, savaş, ayaklanma, fetih falan filan; çok sıkıcı değil mi? Hiç halkın gözünden bakılmış samimi
bir belge yok. Örneğin Patrona Halil isyanında dönen Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa'yla ilgili geyikleri çok merak ediyorum ben. Bir kişinin de aklına
gelmemiş "şu geyikleri bir not edeyim de gelecek nesiller faydalansın" diye. Siyasi
yazıları sevmediğimden, ben size olayın biraz da magazinsel tarafından bir
pencere açmak istiyorum. Zira sosyal medyada bulunan kayıtların
geleceğinden endişeliyim. Evet belki Orhun Abideleri gibi Türk
tarihi açısından olağanüstü bir yazı sayılmayacak ama gelecek
nesillere en azından fosforlu kedi gözleri kadar yol gösterici olabilir belki.
Başbakan bu olaylara karşı "Yıkılmadım ayaktayım yerli ve dış mihraklar görsün, direnişçilerle baş başayım" havasıyla "Milli İradeye Saygı Mitingi" adı altında ülkenin çeşitli yerlerinde mitingler yaptı ve de yapmakta. Her mitingden sonra insanların tepkisini daha fazla çekmeyi başarıyor. İnsanlar tepkilerini de değişik protestolar icat ederek gösteriyorlar. Tüm dünyaya örnek olan bir protesto tarzı yakaladık. Hatta bizden sonra otobüs bileti zammına protesto eden Brezilyalılar "Aşk bitti! Burası artık Türkiye!" sloganıyla direniş yaptı. Duran adam, duran adamın karşısında duran adam, piyona çalan adam (bu arada gözaltına alınan piyano da tarihi kayıtlara geçilsin lütfen, atlamayalım) amuda kalkan adam, bikinili kadın gibi protestolar gerçekleşti fakat en yankı uyandıranı "Duran adam"dı.
Gezi parkı olayları nasıl sonuçlanır, ülkeyi siyasi ya da sosyo-ekonomik açıdan nasıl etkiler şu anda fazla kestiremiyoruz, yalnız sosyo-kültürel açıdan şu kadarını söyleyebiliriz ki; Türk mizahı literatürüne çok şey eklendi bu zaman zarfında; hülooğ, oukl gibi başka dillere çevirmekte zorlanacağımız yeni kelimeler ve hatta "fosforlu kedi gözleri" gibi ilginç tamlamalar da sanal lügatımıza giriverdi mesela. Bir kıl, tüy meselesi var ki o konuya hiç bulaşmak istemiyorum. Sosyal medya insanının diline düşeceğine git kendini tomanın altına at daha iyi. -Bu arada yeni bir ata sözünü de ben oluşturdum şu anda, bu da kayıtlara geçilsin lütfen-
Ölenler, yaralananlar, psikolojik travma geçirenler oldu. Ülke genelinde psişik
bir havadayız hepimiz. Herkeste bir asilik, bir hak arayışı sormayın gitsin.
Geçenlerde güler misin ağlar mısın tarzında bir olay izledim haberlerde. Okula
giderken araba çarpması sonucu hayatını kaybeden bir yavrumuzun haberini yapan
muhabir etraftaki vatandaşlarla röportaj yaparken mikrofon uzattığı komşu
teyzede de gördüm o devrimci ruhu. Olayın neden kaynaklandığını, acil olarak bir
geçit yapılması gerektiğini gayet sade ve içten bir dille dile getirdikten
sonra arkasında yer alan, kameralara "hangi kanal acaba" dercesine
meraklı gözlerle bakan üç kişiye dönüp, coşkulu bir şekilde " Hadi
ayaklanın!" dedi. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Ülkece geç kalınmış bir
devrimci ruha büründük velhasıl kelam.